Yeniden Doğuş Günlükleri Bölüm 3 Cilt 1 - Elementlerin Fısıltısı
Ertesi sabah, günün ilk ışıkları köyü aydınlatırken, Aria yavaş adımlarla Kaito'nun odasına girdi. Kaito hâlâ derin uykudaydı, yüzündeki huzur, Aria'yı bir anlığına duraksattı. Nazikçe Kaito'nun koluna dokunarak yumuşak bir sesle "Kaito, hadi kalk, sabah oldu" dedi. Kaito gözlerini açar açmaz Aria'yı gördü ve şaşkınlıkla, sanki bir melek karşısındaymış gibi bakarak "A... ah, günaydın Aria-san" dedi.
Birlikte Kazuma'nın yanına gitmek için yola çıktılar. Kaito, yolda köy sakinlerini izliyordu. Herkesin yüzünde bir gülümseme, hayatlarında bir neşe vardı. Bu manzarayı görmek, onun da içini rahatlatmıştı. Kaito'nun zihni, yeni bir dünyada olmasına rağmen güven ve huzur dolmuştu.
Nihayet Kazuma'nın yanına geldiklerinde, Kaito heyecanla "Başlayalım mı?" diye sordu. Kazuma ise sakin ama güçlü bir ses tonuyla "Tüm gücünle gel," dedi.
Kaito, Kazuma'ya doğru koşmaya başladı. Hızla elini uzattı ve "Elemental Çökerme!" diye bağırdı, fakat yine hiçbir şey olmadı. Bu boşluğunu fark eden Kazuma, inanılmaz bir hızla Kaito'nun önünde belirdi ve sert bir yumrukla karnına vurdu. "Çok yavaş," dedi, Kaito metrelerce savrulurken.
Yere düşen Kaito, öksürerek ve canı yanarak ayağa kalktı. Ancak gözlerinde bir ışık vardı. "Hissetmeye başladım!" dedi, yüzünde sinsi bir gülümsemeyle. Kaito, içindeki gücü fark etmeye başlamıştı. Kendiliğinden, ağzından "Alevler" kelimesi döküldü. Bir anlık düşüncenin ardından, Kazuma'ya doğru bir ateş topu fırlattı.
Kazuma, bu beklenmedik hamleyi 1 saniye bile geçmeden fark etti ve yüksek bir sesle "Evet, Kaito! Sakın o hissi unutma ve hemen tekrarla!" diye seslendi. Kaito'nun gücünü kontrol etmeye başladığını görmesi, Kazuma'yı etkilemişti.
Ancak Kazuma, Kaito'ya bir darbe daha vurmak için hızla yaklaştı. Tam vuruşunu yapacakken, Kaito bu kez iradesiyle "Alev Kalkanı!" diyerek önünde alevden bir bariyer oluşturdu. Alev kalkanı, Kazuma'nın saldırısını durdurmuştu. Kazuma, Kaito'nun bu hızlı gelişimini görünce şaşkınlıkla gülümsedi.
Kaito ise daha fazla güç hissetmeye başlıyordu. Hızı, Kazuma'dan hala çok daha yavaş olsa da fark edilir şekilde artmıştı. Birkaç saniye içinde Kazuma'nın yanına kadar yaklaştı ve ona güçlü bir yumruk savurdu. Yumruk Kazuma'yı hafifçe savursa da, ona zarar verememişti. Ancak Kazuma'nın gözlerindeki onaylayıcı bakış, Kaito'nun doğru yolda olduğunu gösteriyordu.
Kaito, hızlandığını ve güçlendiğini fark ederken, Kazuma onun gelişimini sessizce izliyor, öğrenci ile öğretmen arasındaki bu sessiz mücadele hızlanarak devam ediyordu.
Kaito bir an, içinde derin bir enerji hissetti. Sanki bedeninde bir ışık patlaması olmuş gibiydi. Gözlerini kapatıp açtığında, birdenbire Kazuma'nın arkasında belirdiğini fark etti. Nasıl olduğunu bile anlamadan, bu anı değerlendirdi ve bütün gücünü topladığı bir yumrukla Kazuma'nın beline vurdu. Yumruk, Kazuma'nın Kaito'ya attığı darbeden çok daha güçlüydü. Kazuma, yüzünde şaşkınlıkla "Ha?" diyebildi.
Yere düşen Kazuma, hızla ayağa kalktı ve dönüp Kaito'ya baktı. Ancak Kaito yere serilmiş, bilinçsiz bir halde yatıyordu. Aria, köşeden olanları büyük bir şaşkınlıkla izliyordu. Hiç tereddüt etmeden Kaito'ya doğru koştu ve yanına çömelip, ellerini nazikçe onun üzerinde gezdirerek bir iyileştirme büyüsü yaptı. Aria'nın büyüsü, Kaito'nun hafif yaralarını hızla iyileştirirken, Kazuma derin düşüncelere dalmıştı.
Kazuma, Kaito'nun bir günde bu kadar ilerleme kaydetmesinin olağanüstü olduğunu fark etmişti. İçinden sessizce "Onda sonsuz bir potansiyel var," diye mırıldandı. Bu düşünceler kafasını kurcalarken, Kaito'yu dikkatlice omzuna aldı ve odasına götürmek için yola çıktı.
Aria, endişeli gözlerle Kaito'yu izliyor, Kazuma'nın yüzünde beliren düşünceli ifadeyi anlamaya çalışıyordu. Kazuma, Kaito'nun gücünün farkındaydı ve bu güç büyüdükçe dünyaya ne getireceğini çok merak ediyordu. Kaito ise bu yeni keşfedilen potansiyelin eşiğinde, uzun ve zorlu bir yolculuğa ilk adımlarını atmıştı.
Kaito gözlerini tekrar açtığında, gece olmuştu. Evdeki herkes derin uykudaydı. Sessizliği fark eden Kaito, biraz hava almak için dışarı çıktı. Gece, parlak bir ay ışığı ve derin bir sessizlikle doluydu. Kaito, ahşap evin önündeki sandalyeye oturdu, ay ışığının altında eski hayatını düşünmeye başladı.
İçinden sürekli sorular geçiyordu: "Acaba ailem ne yapıyor? Kız kardeşim iyi mi? Ben öldükten sonra neler oldu?" diye düşündü. Bir süre bu düşüncelerle boğuştu, sevdiklerini hatırladıkça içi biraz burkuldu. Ancak sonra hafifçe gülümseyerek mırıldandı, "Rüya gibi..." diye. Bu yeni dünya, yaşadıkları ona gerçek değilmiş gibi hissettiriyordu, sanki bir hayal âlemindeydi.
Ama gerçek olan bir şey vardı: O, artık bu dünyadaydı, ve bu yeni dünyanın ona sunduğu potansiyel sonsuzdu. Eski hayatını özlese de, gelecekte onu bekleyen serüvenlerin farkındaydı. Ay ışığı altında otururken, içindeki bu değişimi kabullenmeye başlamıştı.
-Devam Edecek-