Isekai Boksör Bölüm 11 – Arthur Wintergate'in Gerçek Gücü

Lucian, Ejderha'nın dehşet verici bakışları karşısında dizginlenemez bir adrenalin patlaması hissetti. Vücudu alarm durumuna geçmiş, her kası tetikteydi, Sanki zaman durmuş ve tüm dünya bu iki varlığın karşı karşıya geldiği bu ana odaklanmıştı.

Ejderha, dondurucu buz nefesini kullanmak için ağzını kocaman açtı, Lucian'ın kaçmak için vakti yoktu. Bu durumda yapabileceği tek şey kendini savunmak veya saldırı yapmaktı ama bu kadar yakın bir mesafeden ejderhanın buz nefesine karşı savunma yapamazdı, geriye kalan tek seçenek ise saldırmaktı.

"Sözsüz büyü yapsam bile şu anki seviyemle bir ejderhaya karşı koyamam, diğerlerine zaman kazandırmalıyım böylece ejderhayı yenebiliriz. Toz bulutu sayesinde kimse görmeden bir saldırı yapabilirim ama auramı sezerlerse ne olacak? Hay sikeyim.. Ya hep ya hiç!"

Lucian sağ ayağını ağırlık merkezi olacak şekilde ayarladı ve sözsüz bir şekilde alev büyüsü hazırladı, alev büyüsünü sağ yumruğuna işledi ve vücudunu ejderhanın kafasının sağ altına doğru bükerek iyice gerindi ve "Isınma zamanı!" diyerek alevli yumruğu ile ejderhanın çenesinin tam altına bir aparkat savurdu.

Yumruğun etkisiyle büyük bir patlama ve şok etkisi ortaya çıktı, her ne kadar ejderhayı öldürmek için yeterli olmasa da ağzını kapatmak ve buz nefesini kesmek için yeterliydi. Havadaki toz bulutu alevli yumruktan çıkan kıvılcımlar ile birlikte büyük bir patlama yarattı ve Lucian'ı Buz Ejderhasının tersi olan tarafa doğru savurdu.

Lucian'ın bedeni, patlamanın şiddetiyle havada savrulurken, toz ve alevlerden oluşan kaotik bir dansın içinde kayboldu. Yere sert bir şekilde düştü, nefesi kesilmişti ama zihni hala alarma geçmiş haldeydi. Ejderha'nın nefesi bir an için kesilmiş olsa da, bu devasa yaratığı tamamen etkisiz hale getirmek için daha fazlasına ihtiyaç vardı.

Lucian, acıyla inleyerek ayağa kalktı. Çevresine hızlıca bakındı; diğer savaşçılar henüz konumlarını koruyorlardı. Zaman kazanmayı başarmıştı ama bu, sadece geçici bir zaferdi. Ejderha yeniden toparlanmadan önce bir plan yapması gerekiyordu.

Marki Arthur Lucian'a baktı ve "İyi işti Lucian, gerisini bana bırakabilirsin."

Marki Arthur'un devasa kılıcı, gökyüzüne doğru kalktığında, tüm dünya sanki onun etrafında dönüyordu. Kılıç, parıltılı bir hale ile çevriliydi; bu, sadece metalin parlaklığı değil, aynı zamanda kılıcı kaplayan auranın bir yansımasıydı. Lucian, Marki'nin aurasından yayılan muazzam gücü hissedebiliyordu. Marki Arthur'un yaydığı yoğun baskı yüzünden her nefes alışında boğulacak gibi oluyor, kalbinin ritmi düzensizleşiyordu. Diğer askerler de benzer şekilde etkilenmişti; gözlerindeki hayranlık ve korku karışımı her şeyi anlatıyordu.

Ejderha, kendine gelmeye çalışırken devasa başını salladı ve Marki Arthur'a doğru vahşi bir kükreme savurdu. Ancak Marki Arthur, bir heykel gibi hareketsiz, kararlı ve sarsılmaz duruyordu. Gözleri, ejderhanın her hareketini dikkatle izliyordu. O an geldiğinde, herkesin beklediği an, Marki Arthur kılıcını muazzam bir şekilde savurdu.

Hareketi, zamanın kendisini bile eğip bükebilecek kadar hızlı ve güçlüydü. Kılıcın ucu, parıltılı bir enerji yayıyor ve havayı yarıyordu. Lucian, kılıcın geçtiği yerde hava moleküllerinin bile çatırdadığını hissedebiliyordu. Kılıç, ejderhanın kafasına doğru hızla indi ve arkasında saf auradan oluşan bir iz bıraktı.

Aniden, kılıç ejderhanın kafasına temas ettiğinde, devasa bir enerji patlaması meydana geldi. Kılıcın gücü ile devasa bir patlama ve ses cümbüşü oluştu, patlamanın etkisiyle yer sarsıldı, toz bulutları yükseldi ve bir anda her şey bir karmaşa halini aldı. Işık ve sesin birleşimi, adeta bir yıldırım gibi gökyüzünü delip geçiyordu.

Toz ve sis bulutu ortadan kalktığında görünen manzara tamamen bir kaostu, Buz Ejderhasının bedeni ortadan ikiye ayrılmıştı ve kılıcın savrulduğu yöndeki tüm yollar, buz dağları ve yapılar yok olmuştu. Kilometreler boyunca devasa bir yarık oluşmuştu.

Zaferin ardından Marki Arthur, devasa kılıcını yere indirdi ve arkasını dönüp birliklerin arasından yürümeye başladı. Askerler sevinç çığlıkları atarken, Lucian yavaşça ayağa kalktı, nefes nefese ve bitap haldeydi. Savaşın sona erdiğine inanmak zor geliyordu, ama gözlerinin önünde yatan ejderhanın ikiye ayrılmış bedeni gerçekti.

Askerler, Marki Arthur'un etrafında toplanmış, onu zaferlerinden ötürü tebrik ediyordu. Lucian ise biraz geri çekilmiş, yaşadığı anın şokunu atlatmaya çalışıyordu. Aklında hala biraz önceki ölüm kalım mücadelesi vardı. İçinde bir yerlerde, ejderhaya karşı koyabilmiş olmanın gururunu hissediyordu, ama aynı zamanda Marki Arthur ve diğerleri orada olmasaydı karşı koyamayacağını da biliyordu.

Marki Arthur, kılıcını tekrar sırtına asarken, gözleri Lucian'a dikildi. Gözlerinde minnet ve takdirin bir karışımı vardı. "İyi işti Lucian, senin sayende bu zaferi kazandık," dedi ağır bir ses tonuyla. Lucian hafifçe gülümsedi, hala nefesini toplarken. Bu sözler, onun için büyük bir anlam taşıyordu.

Herkes zafer için seviniyordu, tek bir kişi hariç:

Marki Arthur "Sevinmek için çok erken, patlamanın oluşturduğu ses ve Buz Ejderhasının yoğun manasının kaybolması yüzünden etraftaki iblisler tekrardan bu bölgeye toplanacaktır, burası onların üredikleri yuvalardan biri olduğu için ne kadar sayıda iblis geleceğini bilmiyoruz. Artık sizin parlama zamanınız askerlerim! Yoksa küçük bir çocuğun tüm zaferi tek başına üstlenmesine izin mi vereceksiniz!?" dedi Lucian'a bakarak.

Askerlerin hepsi motive olmuştu, birlikler tekrardan hizaya girdi ve savaş pozisyonlarını aldılar. Marki Arthur'un yaptığı saldırı sayesinde artık bu dağ geçidinin iki girişi vardı, bu yüzden birlikler ikiye bölündü ve iki girişte de yerlerini aldılar. Marki Arthur ve Lucian merkezde bekliyorlardı, daha sonra Serenna elinde devasa siyah bir yumurta ile yanlarına geldi.

Serenna, "Marki." Dedi ve diz çöktü.

"Şu an bizi kimse duyamaz, rahat konuşabilirsin."

Serenna onaylarcasına kafasını salladı ve ayağa kalktı. "Baba, Ejderhanın koruduğu yumurtayı buldum ama bu bir buz ejderhası yumurtasına benzemiyor." Dedi ve yumurtayı Marki Arthur'a uzattı.

Marki Arthur yumurtayı eline alıp inceledikten sonra "Haklısın, bu bir buz ejderhası yumurtası değil ama ne olduğundan da emin değilim, daha önce hiç böyle bir enerji hissetmemiştim." Dedi ve Lucian'a döndü.

"Lucian, bu yumurta senin hakkın. Ejderha'yı senin sayende yendik."

Lucian acılar içinde olmasına rağmen şaşkınlığı acılarına üstün geldi ve yüz ifadesi değişti. "A-Ama ejderhayı siz öldürdünüz Marki."

"Gücümü toplamam için gereken açıklığı yaratmasaydın son vuruşu yapamazdım, ayrıca bu yumurtadan güçlü bir mana sezemiyorum, ilk görevinin de zorluğunu hesaba katarsak bu senin için iyi bir ödül olur."

"Teşekkürler efendim." Dedi ve yumurtayı aldı. "Ödül olarak ejderha yumurtası aldığıma inanamıyorum! Şimdilik onu depoya koysam iyi olur." Lucian parmağındaki yüzüğe mana aktardı ve elindeki yumurta bir anda yok oldu.

Marki Arthur yüzüğü fark etti ve "Oldukça değerli bir hediye almışsın, Sagar seni sevmiş olmalı." Dedi.

"Senseiye minnettarım…" bir anda görüşü karardı, tam bayılıp yere düşmek üzereyken Marki Arthur onu yakaladı.

"Lucian'ı alıp geri dönüyorum, komuta sende Serenna." Dedi ve Lucian'ı atının arkasına koydu.

"Emredersiniz efendim."

Marki Arthur atına bindi ve Markiliğe doğru yol aldı, yoldayken yüzlerce iblisten oluşan iblis sürüsünün Buz ejderhası ile olan savaşın olduğu yere doğru gittiğini fark etti fakat istikametini bozmadan iblislerin içinden atını sürmeye devam etti. Aurası o kadar yoğundu ki düşük seviye iblisler ona yaklaşmaya bile cesaret edemiyordu.

Marki Arthur Wintergate markiliğine giriş yaptı ve hizmetçiler, en önde Cynthia olmak üzere Marki Arthur'u karşıladılar. Marki Arthur Lucian'ı kucağına aldı ve attan indirdi, Lucian'ı o halde gören Cynthia göz yaşlarını tutamadı.

Marki Arthur, "Sadece baygın, biraz dinlenmeye ihtiyacı var, onunla ilgilenin." Dedi ve Lucian'ı Cynthia'ya teslim etti. Cynthia Lucian'ı odasına götürdü ve Lucian'ı yatağını yatırdı, kıyafetlerini değiştirip yaralarını tedavi etti dinlenmesi için onu yalnız bıraktı…

Lucian yavaş yavaş gözlerini açtı ve uyuşuk bir şekilde "Neredeyim ben…" dedi. Biraz daha kendine geldikten sonra buranın kendi odası olduğunu anladı ve rahatladı, oturur pozisyon aldı ve düşünmeye başladı.

"Kullandığım o alevli aparkat çok havalıydı anasını satayım! Daha önce bunu yapmayı düşünmüştüm ama hiç denememiştim, alev büyüsü işe yaradığına göre bu diğer büyülerin de mi işe yarayacağı anlamına geliyor? Bunu hemen denemeliyim, alevli kroşeler attığımı düşündükçe daha çok heyecanlanıyorum." Dedi ve yumruğunu sıktı. "Ah evet şu yumurta…"

Lucian, yüzüğüne mana aktararak yumurtayı dışarı çıkardı. "Bu yumurta da neyin nesi? İçinden gelen herhangi bir mana hissedemiyorum ama o ejderha bu yumurtaya deli gibi mana aktarıyordu, sırf bu yüzden çevredeki tüm iblisleri avlamıştı hatta bize bile saldıracaktı, neyse ki ondan önce davranarak onu yumurtasını korurken savaşmaya zorladık ve Marki sayesinde galip geldik. Her neyse, Sensei ile tekrar karşılaştığımda ona bu yumurtayı gösteririm, şimdilik şunu bir kenara koyalım." Dedi ve yumurtayı tekrardan yüzüğünün içine depoladı. "Acaba Marki aura kullandığımı hissetti mi? Hissetmemiş olamaz değil mi? Başka birisi olsa öyle bir anda bu tarz şeylere odaklanmazdı ama o Arthur Wintergate, onun fark etmemesine imkan yok." Diye düşünürken odanın kapısı açıldı ve Cynthia içeri girdi.

Lucian'ın uyanık olduğunu gören Cynthia koşarak Lucian'a sarıldı.

Hizmetçi Cynthia "Sonunda uyandınız efendim!" dedi ve sıkıca Lucian'a sarıldı.

"N-Nefes alamıyorum…"

Hizmetçi Cynthia bir yandan Lucian'a sarılırken konuşmaya devam etti. "Tam iki gündür uyuyorsunuz! Siz uyurken Leydi Serenna ve birlikler çoktan döndü bile, ejderhayı başarıyla yendiğiniz için bu akşam büyük bir yemek düzenlenecek ve yan aileler de dahil olmak üzere tüm Wintergate'ler burada olacak!"

Lucian'ın boğulmasına o kadar az kalmıştı ki hayatta kalmak için aura kullanmaya başlamıştı, Cynthia bir anda Lucian'ı bıraktı ve "Ah doğru, hemen hazırlanmalısınız Efendi Lucian! Yemeğin başlamasına sadece birkaç saat kaldı."

Lucian nefesini toplamaya çalışırken "Bu kadın gerçekten bir hizmetçi mi? Belki de reenkarne olmuş bir güreşçi falandır." Diye düşündü. "Çok yorgunum, yemeğe katılmasam olmaz mı?" diye sordu, aslında tek istediği yemekten kaçıp yeni alevli yumruk tekniğini denemekti.

Hizmetçi Cynthia: "Kesinlikle olmaz! Yan aileler de dahil olmak üzere tüm Wintergate'ler burada olacaklar, Buz Ejderhasının def edilmesi zaferinden dönen Efendi Lucian için bu kendini tanıtmak için büyük bir fırsat! Ayrıca diğer bölgelerin Lordları da sınırı savunduğumuz için teşekkür etmek üzere burada olacaklar!"

"Yani kısacası çok uğraştırıcı olacak…" dedi ve derin bir nefes verdi. "Demek yan aileler ha? Bu akşam epey eğlenceli olacak gibi."

Novel Türk Discord'una Katıl
Bir hata mı var? Şimdi bildir! Novel Türk'e destek ol!
Yorumlar

Yorumlar