Isekai Boksör Bölüm 8 – Büyük Büyücüyle Dövüş.
4 Sene Sonra…
Lucian derin bir nefes aldı, ardından kaşlarını çatmış şekilde sordu, "Gerçekten yapacak mıyız bunu?"
Sagar hafif bir gülümsemeyle, "Mana anlayışını geliştirmek istiyorsan o göz bandını çıkarmasan iyi edersin," dedi.
Lucian, endişeli bir şekilde iç çekti. "Ama ciddi şekilde yaralanabilirim, biliyorsun."
Sagar rahat bir tavırla omuz silkti. "Bir şey olmaz. Çevrendeki mana akışını hissetmeye çalış yeter, sanırım."
"Sanırım mı? İşte şu huyundan nefret ediyorum!" Lucian'ın sesi hafif bir öfke taşıyordu.
Eğitim sahası, antik taş döşemelerle kaplı, geniş ve açık bir alandı. Kenarlarda, çeşitli bitkilerle kaplı duvarlar, mana akışını izlemek için yerleştirilmiş kristallerle donatılmıştı. Hava, gerilim ve odaklanma ile ağırlaşmıştı. Lucian ve Sagar, sahnenin tam ortasında, karşılıklı duruyorlardı. Lucian'ın gözleri, kalın ve pürüzlü bir bezle kapatılmıştı. Elleri hafifçe titriyor, ama duruşu kararlılığını yansıtıyordu. Bu, sıradan bir antrenman değildi; bu, Lucian'ın sınırlarını zorlayacak bir testti.
Sagar, derin bir nefes aldı ve gözlerini kısarak odaklandı. "Geliyorum!" diye seslendi. Eliyle zarif ama hızlı bir hareketle havada bir büyü çemberi çizdi. Çemberden çıkan parıltılı mavi ışık, bedenine yayıldı ve bir an için Sagar'ın etrafında bir enerji dalgası oluşturdu. Bu dalga, onun hızını artıran bir büyüydü. Sagar, bir anda neredeyse görünmez bir hızla hareket etmeye başladı, Lucian'ın etrafında dairesel bir yol çizdi. Lucian, sadece rüzgarın uğultusunu ve Sagar'ın hareketlerinin yarattığı titreşimleri hissedebiliyordu.
Lucian odaklanarak "Tamam, odaklan Lucian. Bu da Sensein her zamanki çılgın eğitimlerinden biri, tek yapman gereken hayatta kalmak ve Sensein sana öğrettiklerini hatırlamak." diye düşündü.
Lucian gard pozisyonu aldı, ağırlık merkezini ayarladı ve yumruklarını vücuduna yakın tutarak sıkı bir savunma duruşuna geçti.
Büyücü Sagar, Ateş topu fırlatmak için gereken büyülü sözleri hızlı bir şekilde söylemeye başladı ve Lucian'ın etrafında hızla dönerken bir yandan da Lucian'a ateş topları fırlatmaya başladı.
"Büyü akışına odaklan, manayı hisset. Mananın yoğunlaştığı yer… Tam Sağ!"
Lucian sağ tarafa dönerken aynı anda İskiv yaparak ateş topundan kaçtı.
Lucian, bir an için nefesini tuttu ve sonra güçlü bir sesle haykırdı, "Boksu hafife almasan iyi olur!" Heyecanı ve korkusu birbirine karışmıştı. Tam o sırada, yaklaşan ateş topunun sıcaklığını yüzünde hissetti. Son anda, içgüdüsel bir hareketle vücudunu geriye doğru savurdu. Ağırlığını arka ayağına vererek, sırtını zarif bir yay gibi gerdi. Ateş topu, birkaç santim farkla başının üzerinden geçti ve arkasındaki yere çarparak küçük bir patlama ile kayboldu. Lucian'ın kalbi hızla çarparken, yüzünde bir zafer gülümsemesi belirdi.
"Daha yeni başlıyoruz!" Sagar bir yandan Lucian'ın etrafında hızla dönerken bir yandan çeşitli büyüler yapmaya başladı; ateş topları, buz sarkıtları, zehirli balçıklar, rüzgar kesikleri gibi hızlı hareket eden büyüler ateşlemeye başladı.
"Hisset, odaklan! Sağ tarafımdan gelen keskin mana muhtemelen zehir ya da lanet türlü bir büyü, temas etmesi büyük sorun yaratabilir, ama aynı anda sol taraftan soğuk bir mananın hızla bana yaklaştığını hissediyorum, bu muhtemelen buz büyüsü. Zehir türü büyüyü atlatırsam buz büyüsünü karşılamak zorunda kalacağım, öyleyse…"
Lucian sağ tarafından gelen zehirli balçık topunun soluna eğilerek zehirli balçık topundan kaçtı fakat sağ tarafından gelen sivri buz sarkıtından kaçmak için çok geçti, o yüzden buz sarkıtını yüzüyle karşılamaya karar verdi.
Sagar, "Dur, ne yapıyorsun!" diye bağırdı telaşla.
Lucian Sağ yanağı ile buz sarkıtını karşılayarak kafasını hızlı bir şekilde sola çevirerek buz sarkıtından gelen hasarı olabildiğince azalttı. Boksörler bu tekniği kaçması zor olan yumruklar için kullanırlar ve bu tekniğe "Slipping" denir. Lucian bu teknik sayesinde buz sarkıtından sadece yanağında küçük bir kesik ile kurtuldu.
"V-Vay be, belki şu boks şeyi belki de gerçekten iyidir ha…" dedi ve tekrardan saldırılarına devam etti.
"Sağından gelen iki saldırıyı sağ ve sola doğru iskiv yaparak atlat, ayaklarıma doğru bir rüzgar kesiği geliyor, muhtemelen bunu dengemi bozmak için yapıyorsun ama bu o kadar kolay olmayacak."
Lucian, rüzgar kesiği tam ayaklarına geldiği anda yerden hafifçe yükselecek şekilde zıplayıp hızlıca ters garda geçti. "Ters gard", düz gardın aksine baskın olan elinin ve ağırlık merkezi olan ayağının tam tersi şekilde değiştiği bir şekildir, örnek vermek gerekirse düz gard da sağ eli önde olan bir kişi ters gard da sol elini önde tutacaktır.
"Dengeni bozmak için yaptığım saldırıdan bile kaçabildin, peki ya bundan kaçabilecek misin?"
Sagar, Lucian'ın karşısında durarak iki elini havaya kaldırdı ve seri bir şekilde ateş topu büyüleri fırlatmaya başladı.
"Biri sana böyle hızlı saldırılar yaparken o boks şeyiyle karşı koyabilecek misin ha? Şimdi ne yapacaksın? Nasıl bana yaklaşacaksın?"
Lucian gülümsedi ve yumruklarını ısırarak sıkı bir gard aldı, ateş topları dümdüz ve seri bir şekilde üstüne geliyordu.
"Bundan daha fazlasını yapabilirsin sanmıştım Sensei! Sanırım seni gözümde fazla büyütmüşüm."
"Ateş topları geliyor, 3… 2… 1… ŞİMDİ!"
Lucian hızlı ve ritmik bir şekilde sağa ve sola doğru yatarak ateş toplarından kaçmaya ve küçük adımlarla Sagar'a yaklaşmaya başladı, yaptığı harekete "Dempsey Roll" deniyordu. Dempsey Roll, sürekli ve ritmik bir şekilde yanlara doğru sallanarak yapılan bir harekettir. Bu sallanma hareketi, boksörün başını ve vücudunu hedef alınması zor bir hale getirir ve rakibin isabetli yumruk atmasını zorlaştırır.
"N-nasıl olur!? Bu mümkün değil!" dedi şaşkın bir şekilde. "Bir insan Aura bile kullanmadan nasıl böyle hareket edebilir?" dedi ve daha hızlı bir şekilde ateş topları fırlatmaya başladı.
Lucian Dempsey Roll yapmaya devam ederek Sagar'a yaklaşmaya devam etti ve neredeyse yumruk atabilecek kadar yaklaştı, bu hareketin sadece kaçınma için olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz çünkü Dempsey Roll rakibe sürekli baskı uygulamak için kullanılır. Sürekli hareket ve kombinasyon yumruklar, rakibin savunmasını bozarak boksöre üstünlük sağlar. Bu kombinasyonlar genellikle kroşe ve aparkat şeklindedir. Hızlı ve sürekli yumruklar, rakibin savunmasını yıpratır ve saldırıları etkisiz hale getirir. Savunma yapmak yerine sadece saldırıya odaklanmış büyücü Sagar için ise bu yumruklar oldukça tehlikeli ve ölümcül olabilir.
Lucian bir adım daha atarak Sagar'ın dibine girerek büyük bir sağ kroşe salladı.
Sagar'ın saçları ve gözleri parlak bir gümüş renge büründü ve devasa bir alev patlaması yaratarak Lucian'ı çok uzağa fırlattı.
"Hey! İyi misin? Üzgünüm bir anda refleks olarak kendimi korudum, bunu yapmak istememiştim. İyi misin?"
Lucian yanıklar içindeydi ve duman yüzünden öksürüyordu.
"İ-İyiyim, son anda auramla vücudumu sarmasaydım ölmüş olabilirdim, gerçi şu anda da ölüden farklı sayılmam."
"Hahaha, yine de beni yüksek seviye bir büyü yapmaya zorladın. Şu boks şeyinde ne kadar ısrar etsen de bu kadar işe yarayacağını düşünmemiştim, yine de 4 yıl boyunca olduğu gibi bu savaşta da bana bir kere bile dokunamadın yani kazanan yine benim, Büyük Büyücü Sagar!"
"Hemen karar vermesen iyi edersin." Dedi öksürerek ve parmağıyla sağ gözünü işaret etti.
"Ne, gözüm mü? Sen deyince fark ettim sanki görüşüm biraz azalmış gibi, gözüme bir şey mi kaçtı?" Sagar eliyle sağ gözüne dokundu ve bir şişkinlik olduğunu fark etti, biraz daha bastırınca gelen acıyla sağ gözünün şiştiğini anladı. Bu, Lucian'ın Büyük Büyücü Sagar'a sağlam bir darbe indirdiği anlamına geliyordu ve bu da Lucian'ın zaferi demekti.
Lucian, vücudunda hissettiği acıya rağmen zaferin tadını çıkardı. "Elli ikiye bir," dedi, nefesi düzensiz ve sesi çatallıydı. "Sanırım Büyük Büyücü Sagar bile kaybedebiliyormuş, ha?" Gözlerinde hafif bir parıltı ve yüzünde acı dolu ama tatmin olmuş bir gülümseme belirdi. Öksürerek güldü, her nefeste ağrıyı hissediyordu, ama bu acı, zaferinin tatlılığını gölgeleyemezdi.
Sagar derin bir nefes verdi: "Ne kadar kabul etmek istemesem de, bu senin zaferin…" dedi ve güldü.
"Evet evet her neyse şu yaralarımı iyileştir lütfen, ayrıca verdiğin sözü de unutma."
Sagar'ın gözleri bir anda büyüdü ve endişeli bir şekilde cevap verdi: "Evlat, istediğin şeyin ne kadar pahalı olduğunu biliyorsun değil mi? Bu ülkede buna sahip olan kişiler iki elin parmağını geçmez."
"Umurumda değil ve ne istediğimi biliyorum, 4 yıl süren eğitimimiz boyunca sana bir kez bile vurabilirsem bana istediğim şeyi vereceğini söylemiştin değil mi? Yoksa insanların Büyük Büyücü Sagar'ın verdiği sözü tutmayan ağlayan bir bebek olması hakkında konuşmasını mı istiyorsun?"
Sagar sinirli ve bıkmış bir şekilde cevap verdi: "Sikeyim, pekala istediğini vereceğim, yine de böyle bir eşyayı bulmam birkaç günümü alabilir yani biraz beklemen gerekecek. Sanırım ailene kavuşmadan önce sana vermiş olurum." Dedi ve yavaş yavaş uzaklaştı.
"Ben de birkaç gün dinlenmeyi düşünüyordum zaten… HEY, ŞİFA BÜYÜSÜ YAPMADAN NEREYE KAÇIYORSUN!"
Sagar gülerek merdivenlerden yukarı çıktı…
Lucian birkaç gün boyunca yatağında dinlendi. Vücudu yanıklar ve morluklarla kaplıydı, ancak zaferinin tadı, acısını biraz olsun hafifletiyordu. Sagar'ın söz verdiği eşyayı beklerken, Lucian sık sık o antrenman sahnesini aklında yeniden canlandırıyordu. Göz bandının ardında hissettiği mana akışları, Sagar'ın hızla hareket eden figürü, ateş toplarının ısısı... Her şey zihninde net bir şekilde duruyordu.
Lucian'ın odası, geniş ve aydınlık bir mekandı. Odanın tam ortasında büyük bir yatak bulunuyordu, etrafı yastıklarla ve yumuşak battaniyelerle çevriliydi. Yatağın başucunda küçük bir gece lambası vardı, odanın loş bir aydınlatma ile sıcak bir hava kazanmasını sağlıyordu.
Odanın bir köşesinde, ahşap bir masa ve sandalye vardı. Masanın üzerinde dağınık bir şekilde kitaplar ve defterler bulunuyordu; bazıları büyü pratiği, bazıları ise strateji ve tarih hakkındaydı. Masanın yanında küçük bir dolap vardı ve içinde farklı büyü malzemeleri, kristaller ve farklı boyutlarda şişeler yer alıyordu.
"Dört yıl… çok hızlı geçti. Şu an ne kadar güçlüyüm acaba? Dört yıl içinde Sensei'e sadece bir kez vurabildim yani, oldukça iyi olmalıyım." Dedi ve tavana bakarak düşünmeye başladı. "Demek eğitimimiz bu kadardı ha? En az birkaç yıl daha sürer sanıyordum ama Sensei'n ilgilenmesi gereken önemli şeyler varmış, ayrıca buradan sonrasında kendimi eğitmemin daha önemli olduğunu söyledi. Kendi yolumu çizmem gerekiyormuş, kendi yolum ha…"
Elini havaya kaldırıp yumruğunu sıktı. "Acaba kardeşlerim ve Marki Arthur ne yapıyordur, eminim ki Uther ve Alber her zamanki kadar aptaldır, fakat aptal olsalar da antrenmanlarını asla aksatmazlar yani muhtemelen eskisinden daha güçlü olmalılar. Serenna ise nasıl bir haldedir bilemiyorum, her zaman soğuk ama gizlice sevecen davranışlar sergileyen biri olmuştur, ayrıca kardeşlerin en güçlüsü o'dur. Marki Arthur ise… sanırım iyidir. Ailemden çok özlediğim kişinin Cynthia olması beni güldürüyor, dönüp ne kadar güçlendiğimi ona göstermek istiyorum." Diye düşündü. Yataktan indi ve masanın üstündeki bardağı alarak elini üstüne uzattı. "Su oluştur." dedi içinden ve bir su büyüsü ile su yaratarak bardağı doldurdu. "Biraz da buz ekleyelim." Diye düşündü ve birkaç buz küpü oluşturup suyun içine attı, ve Sagar kapıyı çalarak içeriye girdi.
"Ben de bu mana akışı nereden geliyor diyordum, kapının önünde olmama rağmen hiçbir söz duymadım, yine sözsüz büyü mü yapıyorsun?"
"Sadece susamıştım."
"Biliyorsun eğer sözsüz büyü yaparken yakalanırsan bu daha üç yaşında aura yıldızına sahip olmandan daha büyük bir etki yaratır, yani etrafında insanlar varken dikkatli olsan iyi olur. Tabii şüphe çekmek istemiyorsan."
"Biliyorum, hediyem hazır mı?"
Sagar suratını asarak cevap verdi "Hiçbir şeyi unutmuyorsun değil mi…"