Karanlığın Ruhu Bölüm 3 - Küçük Canavar
Annesi, kızının kanlar içinde olduğunu ve bayıldığını fal taşı gibi açılmış gözlerle gördü.
Gözleri fal taşı gibi açıldı ve büyük bir çığlık attı. Tüm gücüyle üstünde, kendisine kaba şiddet uygulayan adamı itti lakin adam pskopatca gülerek kendisine bir hayvana vurur gibi vuruyordu.
Tıpkı Teyat gibi umutsuzca mücadele ediyordu, ama ne kendisini ne de kızını kurtarmanın bir yolu vardı.
Umutsuzca mücadele ederken, görüş alanında yerde çökmüş, yüzünde travmatik bir şaşkınlık kaplamış ve korku ve çaresizlik ifadesi olan oğlunun yüzünü gördü; kendisine acı içinde ve travmatik bir şekilde faltaşı gibi açılmış gözlerle bakıp, gözlerinden bir iki damla yaş geliyordu ve yerde, annesine doğru bir elini uzatıyordu.
Bir anda durdu ve Teyat'a bağırdı.
"TEYAT! KAÇ!!!"
ve Teyat'ın havada annesine doğru uzanan eli, babası tarafından annesine doğru uzanırken eline hızlıca uzun bir bıçak saplandı…
Teyat, yaşadığı tranvadan babasının hayır canavarın geldiğini fark etmedi.
Teyat, eline uzun bıçağın girdiğini hissedince ve verdiği acıyı hissedince bir anda boştan olan eli ile bıçağın saplandığı elinin bileğini tutarak acılar içinde bağırarak çığlık attı.
ve bir anda kendisine bakan annesinin gözleri oğlunun kanlar içerisinde yerde acılar içinde kıvranmasını görünce gözleri fal taşı gibi korku ile büyüdü ve anı bir hızla tüm gücüyle Teyat'a doğru hareket etmeye çalıştı, lakin sarışın adam tarafından bir kez daha ama en şiddetlisi olan o zincir darbesini geçirdi.
Teyat'ın annesi, başından şiddetli bir şekilde kanlar akarak bayıldı.
Kaderin şanssız kölesi olan Teyat, annesinin kanlar içerisinde bayıldığını gördü.
Teyat'ın gözleri birden daha da korku içerisinde büyüdü, kekeleyerek ağzını açtı.
"A-anne.."
•
Teyat acı içinde yerde inlerken annesinin bayılmasıyla o acıyı unutmuştu yerine öfke yer almıştı ve. Bütün kini ile, bütün acısı ile bütün nefreti ile büyük bir çığlık atarak Öfkeyle çığlık attı.
"Seni öldüreceğim pislik herif, seni ve senin gibi tüm canavarları zevkle, derinizi soyarak ve yüzlerinin parçalayarak öldürecem en kötü ölümü sizlere yaşatacağım öldüreceğim, yemin ederim ki tüm alçak canavarları kendi ellerimle yok edeceğim!"
Çok kısa süreliğine sözünü yarıda kesti ve bütün çıkan sesi ile büyük bir çığlık attı.
ve öfkeyle…
"Size yemin ederim ki, Hepinizin ölmeyi dilemeniz için size öyle bir işkence edeceğim ki tanrı bile bana şeytanın oğlu diyecek!!! YEMİN OLSUN Kİ!"
Bu öfke ve nefret çığlıklarını duyan Babası büyük bir psikopatça kahkaha attı.
Bir anda Teyat'ı boynundan yakaladı ve yerden kaldırdı.
Teyat'a psikopatça baktı ve güldü.
"Ah, unuttum! Canavar gösterisine hoş geldin, evlat! Ama baban yönetmen diye bu gösteriyi bedavaya izleyemezsin, beleşçi küçük piç! Gösterinin bir parçası olmalısın! Senin de bir canavar olman gerek ama merak etme, ne gerektiğini göstereceğim. Kıyağım olsun sana!"
Lakin Teyat, içindeki canavarı zaten çoktan ortaya çıkarmıştı bile.
Teyat'ın gözlerinde delilik vardı, dehşet vardı sadece öldürmek istiyordu.Çektigi acı umrunda değil di sadece öldürmek istiyordu.
Bir anda kendi eline saplanan elindeki bıçağı kavradı ve babasının boğazını hedefleyerek hızla saldırdı…
Ama babası ani bir refleksle başını eğdi ve boğazını kesmeyi hedeflerken yanaklarını kesti.
Teyat'ın gözleri nefret ve öfkeyle kızardı, öfkeyle bağırdı.
"Seni ve senin gibileri kendi ellerimle öldüreceğim, aşağılık! Size gerçek bir canavar gösteri sunacağım, orospu çocukları! Size kendi ellerimle ölümün tadını tattıracağım! Bu bir söz, size, tanrıya, şeytana, evrene, her şeye bir söz, lanet olasıcalar!"
Tüm nefretini katarak en yüksek sesle bağırdı.
"Sizi kendi ellerimle yok edeceğim, lanet olasıcalar!!!"
Bitmek bilmeyen deli öfkesini hayla çıkartmaya ve bağırmaya devam etti.
Babası, yanağının kesildiğini görünce bir anda öfke patlaması yaşadı, Teyat'ın elindeki bıçağı hızla çekti ve tam Teyat'ın boğazına saplamak üzereyken bir anda durdu, öfkeyle dolu gözleri şaşkınlıkla büyüdü.
Yanağından akan kan umurunda değildi. Sadece bu güne damga vuracak bir gösteri yapmak istiyordu.
Bir anda Teyat'a şaşkınlıkla baktı ve sonra çılgınca sağa sola dengesizcene hareket etmeye başladı.
"Ah, evet, evet, evet, evet, unuttum, üzgünüm… Bir canavar olmanın ilk kuralını unuttum, üzgünüm, üzgünüm…"
Olduğu yerde durdu, gözlerini sanki bir şey hatırlamış gibi açtı ve aniden Teyat'ın önünde hızla geldi.
"İyi iş çıkardın küçük piç! Söylememe gerek kalmadan ilk kuralı yerine getirdin! İlk kural: Bir canavar olmak için kendinden güçlü olan canavara zarar vermelisin…!" Aferin oğlum, ilk aşamayı geçtin! Şimdi sana ikinci adamı göstereceğim, iyi dinle!!!"
Babası bir anda arkasına döndü.
Dehşet içinde kendisine bakan müşterilerine delice bakışlar attı.
Kel adam kekelemeye başladı.
"D-dostum, sanırım biraz fazla ileri gittik, hadi bırakıp bir içki içelim-"
Sözü kesildi…
Çünkü Teyat'ın babası belinden bir tabanca çekti ve kel adamı başından vurdu.
Sarışın adam aniden paniğe kapıldı ve çaresizce bir çıkış yolu bulmaya çalıştı, ama artık çok geçti.
Babası, silahını kalbine doğrulttu ve ateş etti,
"Bam!"
İki canavar ölmüştü, canavar gösterisinde sadece iki canavar ve iki kurban kalmıştı.
Teyat artık hangi duyguyu hissedeceğini bilmiyordu.
Nefret, acı, üzüntü, dehşet, korku ve daha fazlası O, bu yerin "kanlı gece" olarak tarihe geçeceği yerde yaşamıştı.
Bir anda babası, Teyat'ın boynuna silahla vurdu ve onu bayılttı…