Bilinmezin İçinde Bölüm 31 - Yozlaşmış İnsan

Ben yazılara tepki veremeden yaratık bir anda Zülfikar’a doğru atladı!

Zülfikar geri geri adımlasa bile kaçınamadı!

‘Pat’ ‘Pat’ sesi ile yere yığıldılar!

Firdevs “AAAĞĞH!” diye korkuyla bağırdı.

O sırada Zülfikar yaratık ile boğuşmaya başlamıştı. Ancak.. onunla baş edemiyor gibiydi!

‘Lan 3. seviye birisi 2. seviye birinden dayak mı yiyor!? Bu nasıl sistem böyle!?’

Duruma müdahale etmek için hızla geldim ve yaratığın kellesine tekmeyi geçirdim!

Bir ‘Çat!’ sesi ile yaratığın kafası yana döndü! Boynu kırılmıştı!

Ancak yaratık.. hala hareket ediyordu!

Boynu garip bi açı ile bükülmüş olsa bile hala elleri ile Zülfikar’ı pençelemeye çalışıyordu!

“Bu gudubet ne lan böyle!” dedim ve eğilip elimle tişörtünden tutup geriye doğru çektim!

Bir yırtılma sesi ile beraber tişört parçalandı!

‘Ucuz malzeme!’

Zülfikar’ın yüzü kasılmıştı. “Daha.. fazla.. dayanamıyorum!”

Harbiden gücü yetmiyor gibiydi ve yaratığın itişlerine kaybetmek üzereydi!

Eğilip yaratığı belinden yakaladım ve geriye doğru savurdum!

Zülfikar da o sırada onun kollarını bıraktı ve yaratığı serbestçe arkadaki tezgaha çarptım!

Ancak yaratık düşmek yerine çarptığı yerden hemen ayaklandı. Garip bir açıyla bükülmüş kafasındaki kor gözleri bana kilitlenmişti.

“WHEREEĞH!!” diye bağırarak üzerime koştu!

“Ya hak!” deyip ‘ŞAAP!’ diye tokadı yamulmuş suratına geçirdim!

Tokadın etkisi ile tekrar Zülfikar’a doğru uçtu!

Ayaklanmakta olan Zülfikar, çarpmanın etkisi ile tekrar devrildi!

‘Hay nişan becerilerime!’

Ancak yaratık.. hala bitmemişti!

Beyni sarsılmış olacak ki duruşunu sağlayamıyordu ama hala hareket halindeydi!

‘Bu kodumun şeyi zombi mi lan!?!’

Hızlıca ilerledim ve yaratığı tekrar kapıp geriye fırlattım. Bu sefer yaratık hemen kalkmak yerine sarsıla sarsıla kalktı. Tokadım onu öldüremese bile işe yaramış gibiydi. Bu yavaş kalkışı sayesinde onu süzme fırsatım oldu. Çıplak kalan üst vücudunun her yerinde kor gibi parlayan siyah damarlar vardı. Ve bu damarların hepsi göğsünün ortasındaki tohum benzeri bir cisme uzanıyordu. Kabuklanmış, tohum benzeri bu cisim de gözleri gibi kavrulan kor bir görünüme sahipti.

‘Bu tohum benzeri şey çekirdeği olmalı!’

Onun ne olduğunu fark etmem ile koşa koşa geldim ve omzundan tutup yumruğu tohuma çaktım!

Yaratık bu çakışım ile sarsıldı ama tohum kırılmadı! Sadece üzerinde bir çatlak oluştu!

‘Lan!? Bu tohum mu çok sert yoksa yumruklarım mı güçsüz!?’

‘Ama bu nasıl olur!?’

‘Kan hattım tokatlarımı güçlendirip yumruklarımı güçlendirmiyor mu!? Bu ne saçma iş lan!? İkisi de elimden çıkmıyor mu!?’

Yumruğumun etkisi ile kendine gelen yaratık beni pençelemeye başladı!

Ancak ölümcül değil diye engelleme hakkım devreye girmedi!

Vücudumun her yeri kan akan çizikler ile dolmaya başladı!

Acıya katlanmak için dişimi sıktım ve çekirdeğe tekrar yumruğu çaktım!

Çekirdek daha da çatladı!

Sonra tekrar çaktım!

O etapta yaratık artık beni çizmeye çalışmayı bırakıp kolumu tutuyordu!

Kavrayışı sağlamdı! Benim de gücüm fazla olsa bile anlaşılan bu yaratığın gücü bana yakındı! Eğer Dayanıklılığım 20 olmasaydı o zaman bu vuruşları da sadece kan akıtan çizikler değil, ölümcül yaralar olabilirlerdi!

Kolumu kavrayışından kurtarmak için geri çekmeye zorladım!

‘Bu ne kuvvet lan!’

“HIAAAAĞH!” kendimi zorladım, zorladım ve bir anda kolumu kurtardım!

Duraksamadan yumruğumu tekrar çekirdeğe doğru savurdum! Bir ‘ÇAT!’ sesiyle sonunda çekirdek tamamen kırıldı!

O anda yaratığın üzerimdeki gücü azalmaya başladı.

Ancak.. kendini sıkıyor gibiydi.. sanki ölümü acılı oluyor gibiydi.

O anda yamulmuş kafasındaki ağzını bir anda açtı ve kulak sağır eden bir çığlık attı. “WHEREEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEEĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞĞH!!”

Bu sağır eden çığlık karşısında refleks olarak onu attım ve kulaklarımı tıkadım.

Yaratık da çığlığı bittiği sırada yere devrildi.

[Yozlaşmış İnsan Sv.2 öldürdünüz. 20 Tecrübe.]

‘Yirmi mi! Oha! İkinci seviye bi yaratık bu kadar çok mu veriyor!? O zaman.. bu dünyadaki seviye sistemi o kadar da ileri gitmiyor olabilir. Belki de 2. seviye bile yüksek sayılıyordur…’

Bu tecrübe puanı miktarı beni şaşırtsa da daha çok şaşırtan kendi tutumumdu. Daha önce boynuzlu tavşanları öldürdüğümde de bunu tahmin etmiştim ama.. ben suçluluk duymuyorum. Bu bana saldıran kişi kimdi bilmiyorum. Bir insan mıydı? Bir yaratık mıydı? Eğer bir insansa.. o zaman bu köyde yaşayan basit birisi olabilirdi. Gündelik hayatını yaşayan, çocuklarını seven ve karısıyla cilveleşen sıradan bir adam olabilirdi. Belki de o sadece hastaydı. Belki de iyileştirilip tekrar insan yapılabilirdi. Ancak şimdi benim tarafımdan öldürüldüğü için bu asla gerçekleşemez.. tüm bunları bilmeme rağmen.. tüm bu trajedinin farkında olmama rağmen.. ben neden hiç üzülmüyorum? Duygusuz birisine dönüşsem bunu fark ederdim. Öyle olsam Firdevs’i de bu kadar önemsemezdim. Ancak onu seviyorum ve kardeşim gibi görüyorum. Öyleyse buradaki sorun ne? Bununla gelecekte ilgilenmem gerekecek gibi...

Bakışlarımı ayağa kalkmakta olan Zülfikar’a çevirdim. Gergin bir suratla yaratığa bakıyordu.

Ben de ona baktım ve, “Bu köyün sakinleri yamyam mı?” diye sorguladım.

“Hayır efendim.. değiller.” sonra hızlıca kapıya doğru döndü. “Bunları konuşmaya zamanımız olduğunu sanmıyorum efendim.”

“Evet.” diye onayladım aynı şekilde kapıya yönelirken. “O çığlık iyiye işaret değil gibiydi. Bu köyden çabucak ayrılmalıyız.”

Titremekte olan Firdevs’e baktım. Tüm hayatını evinde geçirmiş olan bu saf kız durumdan çok etkilenmiş olmalı. Şok geçirip kitlenirse bizim için berbat olur.

Yanına gittim. Korkulu gözler ile bana bakıyordu. “K-Kağan abi.” Ona güven verici bir gülümseme attım. “Sakin olmalısın. Hepsi geçecek.” sonra onu omzundan tutarak hızlı adımlar ile kapıdan çıkan Zülfikar’ı takip ettim.

Kapıdan çıkmam ile hareketsiz durup bir yöne bakan Zülfikar’ı gördüm.

Bakışlarımı çevirdiğimde.. meydandan bu tarafa doğru koşa koşa gelen beş tane Yozlaşmış insan gördüm!

Gecenin karanlığı altında tek ışık kaynağı olan sokak lambaları onları aydınlatıyordu. Her biri farklı kıyafetlere sahip olsa da bu köye ait insanlar oldukları belliydi!

‘Tüm köy zombi mi olmuş lan!?!’

Anlaşılan o yaratığın çığlığı aynı bir sırtlan gibi çetenin geri kalanına bir çağrı olmuş olmalı!

Zülfikar Firdevs’in elini tuttu ve, “Kaçmalıyız!” diyerekten ters yöne doğru koşmaya başladı!

Ben ise.. özgüvenli bir şekilde sırıttım. Bize doğru gelen, gaddar ifadelere sahip 5 yaratığa baktım. Onlar diğerleri için korkulacak yaratıklar olabilirler. Benim için ise durum farklı.

‘Belki normal hayata dönebilecek kişilersinizdir. Ancak burada hayatımıza tehlike oluşturuyorsunuz. Sizi serbest bırakırsak daha fazla insana da zarar verebilirsiniz. Herkesin ve öhm kendi iyiliğim için sizi burada durdurmalıyım.’

‘Hem, sonunda görevler dışında iyi bir kasılma yeri bulmuşum. Hadi seviye atlayalım!’

Dedim ellerimi birbirine vurup onlara doğru yavaş adımlarla ilerlerken.

“Efendim! Ne yapıyorsunuz!?” diye bağırdı Zülfikar arkadan.

“Ne mi yapıyorum?” dedim özgüvenli sesimle. “Tabii ki haşereleri temizliyorum!”

Ancak bu sözümden hemen sonra.. meydandan gelen daha fazla Yozlaşmış İnsan olduğunu gördüm.

Bir.. beş.. on.. elli.. yüz…

Anında arkamı döndüm. “ÇOKLARMIŞ! KAÇIIIIIN!” topuklarım kıçıma vura vura kaçmaya başladım!

Novel Türk Discord'una Katıl
Bir hata mı var? Şimdi bildir! Novel Türk'e destek ol!
Yorumlar

Yorumlar

Novel Türk Yükleniyor