Karanlığın Ruhu Bölüm 17 - Üst İnsanlar

Bay Yakışıklı’nın korkunç ve soğuk bakışına karşılık olarak, samimi bir gülümseme verdi.

“Ön yargılı olduğum için yeniden özür dilerim, sizi dinliyorum.”

‘Kendi ön yargı yüzünden bir kez daha kendini öldürecektin, aptal!”

Bay Yakışıklı, bu cevabın ardından kendisi de bir gülümseme vererek, konuşmasına devam etti.

“İlk öncelikle evet, ruh ve beden ayrıdır. Lakin, ruh ve bedenin birbirlerinden bağımsız olduğu anlamına gelmez. Ruh, beden ve zihinde olmak üzere iki yönlü kontrole sahiptir. Eğer ruh yok olursa, ne bedenin önemi kalır ne de zihnin. Bu nedenle ruh, kişinin varlığının soyut kontrolcüsüdür. Senin ruhun, geçmiş yaşamlarında olmak üzere bir çok deneyim tadıp, kazanarak, ‘Karanlığın mirası’ denilen, Karanlığın Tanrısı’nın bıraktığı mirası alıp, koruyup, sürdürmek ile görevlendirilmiştir.”

‘Bir zahmet. Çünkü deneyimin daha üstü olan şeyleri bizzat yaşadım.’

Aklı, intihar etmeden önceki yaşamına doğru gitti.

Ay’ın ışığı, karanlığın istila ettiği ‘Ay ruhu’ alanında, önünde karanlığa doğru yürümeye devam eden iki kişiye doğru ışıklar saçmaya devam etti. O sırada, Bay Yakışıklı’nın sözlerini dikkatle dinleyen Teyat, aklında bulunan soruları hızla sormak için, Bay Yakışıklı’nın cümlesinin bitmesini bekledi.

ve sordu.

“Anladım… peki ya ben istemiyorsam? Ya dediğin gibi, mirasın soyunu devam ettirmeyip, korumazsam ne olur ?”

Gözünü karanlıktan alamayan Bay Yakışıklı, soruya karanlığa doğru dik dik bakıp, Teyat’la birlikte giderken cevap verdi.

“O zaman senin için kötü olur. Kötü olmasından kastım ise, ruhunun Karanlığın Tanrısı tarafından lanetlenip, sonsuz döngüde yeniden var olmaya tutulur, yani sonsuz kere varlığın bir hayatta var olup, bir hayatta yok olur. Sonsuz kez yaşadığın yaşam döngülerinin hepsinde, lanet yüzünden ölmeni isteyecek kadar acılar çekersin. Yani mirası reddeder isen, sonsuz kere acı çekeceksin.”

Bay Yakışıklı’nın bahsettiği şeylerden sonra Teyat, bir kez daha hayır, sonsuz kez acı çekmeye katlanmak istemediğini, istemeden ve zorla kafasını aşağıya doğru salladı. ve o sırada da konuştu.

“İstesem de, istemesem de kabul etmek zorundayım… Cehennemi boş ver, bu kâinatta varlığımı nasıl silebilirim?”

“İşte onu bende bilmiyorum.”

Bay Yakışıklı’nın bilinmezlik ile alakalı cevabı yüzünden Teyat, kendisine doğru aşağılayıcı ve umursamayarak baktı.

‘Sen ne bilirsin ki zaten?’

“Benim ilgi alanım, Karanlığın mirasını hak edene sunmak.”

‘Ha? Bu herif, başından beri aklımda geçen şeyleri okuyabiliyor mu? Lanet olsun!’

“Evet, başından beri sizin zihninizi okuyorum efendim.”

‘Evet, Acaba tanrıdan kendi varlığımı silmesi gibi bir dilek dilesem… nasıl olur?’

Sinirle içinden ani çıkış yaptı ve herhangi bir seçeneği olmadığı için, içinden umutsuzluk içinde tanrıdan, kendisinin varlığını toptan kâinattan silmesini diledi.

Bay Yakışıklı’nın zihin okuma gibi bir özelliğinin bulunmasını öğrenen Teyat, artık bir kez daha ölmemek için zihninden geçenlere karşı dikkatli oldu.

Bir kaç kere öksürerek, konuştu.

“Peki, devam et.”

Hayla aynı şekilde karanlığa doğru yürümeye devam ettiler.

Bay Yakışıklı, Teyat’a gerekli açıklamalarda bulunmak için konuştu.

“İzninizle. Bu mirası, Karanlığın Tanrısı dan sonra, yüzlerce ruh, devam ettirmeye çalıştı. Lakin kimi ya sapkınlığa uğrayıp, lanetlendi. Ya da amacını sürdürmek gibi bir durumda olmayıp, yine lanetlendi. Bu nedenle mirası almayı hak eden hiç bir ruh, ‘Kainat savaşı’ denilen savaşta, yok edilmiş olan Karanlığın Tanrısı’nın yerine geçemedi.”

Bay Yakışıklı, sesli ve nazik bir şekilde çıkan kelimelerden sonra içinden bir takım düşüncelere dalıp gitti.

‘Acaba bu işe yaramaz gibi gözüken yeni mirasçı, son mirasçı olabilir mi? Umarım olmaz.’

Teyat’ın mirası alma gibi bir durumu, istemsizce kabullendi. Çünkü şu ana kadar yüzlerce ruh, mirası yüceltmeyi beceremeden sonsuz döngüde acı çekti.. ve Teyat’ın şu ana kadar yaptığı hareketler, eylemler, davranışlar gibi olumsuz eylemleri göz önüne olarak ve ön yargılı bir şekilde yaklaşarak, Teyat’ın da işe yaramaz olduğuna kanaat getirerek, kabullendi.

Kısa bir süre sonra, Bay Yakışıklı’nın sessizliği yüzünden karanlığın içinde kısa süreli sessizlik oluştu.

“Anlıyorum, ve benimde bir tanrının yerine geçip, tanrı olmamı istiyorsun… Bana zeki deyip, alttan alttan dalga geçiyorsun peki… ben bir tanrı olacağım anlıyorum… Sence bu mantıklı bir düşünce mi?”

Bay Yakışıklı, önündeki karanlığa doğru bakmaya devam ederek Teyat’a bakıp, soruya cevap verdi.

” O zaman niye buradasın? Bir zamanlar Karanlığın Tanrısı’da bir insanın tekiydi. Ama üst insanların tekiydi. Hatta siz insanlar, onların genleri ile köle olarak yaratılmış olan varlıklardan ibaretsiniz. Lakin, her insan insan değildir. Kiminin ruhu, bir tanrının soyundan olabilir. Kiminin ruhu da herhangi bir insan ruhu olabilir. Sizin yaratılışınız ile alakalı şeyler, manevi hayat ile bir bağlantısı yoktur. Yoksa bir insan ruhunun seviyesi en aşağılıklardan birisidir.”

“Son cümleyi demene gerek yok, zaten biliyorum. ve tanrılar da birer üstün insandı? Anlamadım?”

Bay Yakışıklı, derin bir iç çekti.

“Tanrılar da doğup, eğitim görüp, öğretip, evlenip, çocuk yapardı. Kısacası köle olarak yaratılmış insanlarda bulunan bütün kopya özellikler, duygular ve benzerleri , üst insan dediğimiz varlıklarda da vardı. Anladın mı?”

“Anladım, teşekkürler.”

‘İnan hiç bir halt anlamadım.’

Novel Türk Discord'una Katıl
Bir hata mı var? Şimdi bildir! Novel Türk'e destek ol!
Yorumlar

Yorumlar