Bilinmezin İçinde Bölüm 42 - Ne Cennet Ne Cehennem

||||||||

Yazar Notu: Kağan’ın bakış açısına geri dönüyoruz.

|||||||

“Ahahahaa!” Mutlu kahkaham ile yemyeşil çimenlerin üzerinde kahkahayla koşturuyordum.

“Ehehehe!” Arkamdaki tatlışlar da kahkaha ile beni takip ediyordu.

Şekerden yapılma uzuvlara ve lolipop kafalara sahip onlarca şeker insan beni kovalıyordu.

“Hahaha! Yakalayamazsınız beni!”

“Hehehehe!”

Önüme döndüm. Manzara muhteşemdi. İleride gökkuşağı renginde akan bir şelale vardı ve şelalenin aktığı yerden bir nehir göz alabildiğine akıyordu.

Yan tarafımda çikolatadan duvarlara sahip bir kasaba vardı. Kasabanın binaları şekerli sakızlardan yapılmıştı ve masmaviydiler.

‘Ne kadar güzel bir cennet!’

Kahkaha atıp koşmaya devam ederken bu güzel manzarayı izliyordum.

Ancak bir anda görüşüm değişti.

O sakızdan evler, alevlere verilmiş normal evlere dönüştü!

‘Bu evler yanıyor!’

Ama ben tepki veremeden görüşüm tekrar değişti ve tekrardan sakız evler geldi.

‘Aa sakızdan evler. Çok tatlı görünüyorlar. Ne kadar güzel bir cennet.’

Kahkahalar atarken koşmaya devam ettim.

O sırada ileride çikolatadan duvarların yanından yeni şeker adamlar fırladı.

“Hahaha! Beni yakaladınız!”

O şeker adamların da katılması ile etrafım sarılmıştı.

Onlar yaklaşırken görüşüm bir anda tekrar değişti.

Karanlık bir ormandaydım ama manzarayı yana yatmış görüyordum.

Ellerimden ve ayaklarımdan tutan iki kişiyi görebiliyordum. Beni bir yere taşıyor gibilerdi ve bu sırada aralarında konuşuyorlardı.

“Lanet olsun. Bir köyde neden bu kadar insan var lan?”

“Ben ne bileyim yaa. Temizlemek koskoca iki gün sürdü.”

“Korkuyorum dostum. Bu şeyleri öldüren varlık eğer geri dönerse bize de zarar verebilir.”

Görüşüm tekrar değişti. Şeker insanlar üzerime koşuyordu.

“O zaman sarılalım! Ahahaha!” Ellerimi iki yana açtım. Onlara derinden, sevgi dolu bir şekilde sarılacaktım.

Şeker insanlar koştu koştu ve bir anda üzerime atladılar! Bana çok sıkı sarıldılar!

Bir anda hepsi üzerime çullanınca yere devrildim!

“Ahahaha çok tatlısınız!”

“Ehehehehe! Seni yiyeceğiiz! Ehehehehe!”

“Ahahhaha- Bekle, ne?”

Bir anda beni ısırmaya başladılar!

“AAAAĞH!” Vücudumun her yerinden etler koparken acı vücudumu sarıyordu!

Koparılan her yerden.. meyve suyu fışkırıyordu!

Vücudumdaki yaralardan fışkıran meyve suyu, şeker insanları yıkıyordu!

“Olamaz!” diye çığlık attım korku ile. Üzerimdeki yaratıkları kaldırmaya çalıştım ama gücüm yetmedi.

Sadece yenilmeyi bekleyebiliyordum. “B-Burası cennet değil.. cehennem!!!”

“HÖÖĞK!” Bir anda yerimden fırladım. Manzara değişmişti. Yemyeşil çimenler, çikolatadan duvarlar, göğkuşağı şelasi ve sakızdan evler.. hepsi gitmişti. Onların yerine kapkaranlık bir yerdeydim.

“Huf. Huf.Huf.” hızlı hızlı nefes alıyordum.

Yavaş yavaş karanlığa alışınca etrafımı görebildim.

“Neredeyim lan ben?”

Burası.. bir çukurdu. Bulunduğum yerden yukarıdaki ağaçları seçebiliyordum. Çukurun derinliğini bilmiyordum ama ben şu an yerden iki metre kadar aşağıdaydım.

Çukurdan çıkmak için ayağa kalkmaya yeltendim.

Ancak elimi yere koyduğum gibi vıcık vıcık bir hissiyat aldım. Bakışlarımı indirdiğimde bunun.. parçalanmış bir insan gövdesi olduğunu fark ettim.

İrkilerek geri kıç üstü düştüm. Ancak düştüğüm yerde de benzer bir hissiyat aldım.

Bakışlarımı zeminde gezdirdiğimde ise bunların ne olduğunu fark ettim.

‘Cesetler!’

Burada uzuvları parçalara ayrılmış onlarca kanlı ceset vardı!!

Hepsi üst üste yığılmıştı!

Bakışlarım üzerime düşünce her tarafımın kan olduğunu fark ettim!

‘Lan? Gerçekten cehennemde miyim!?’

Bakışlarım altımdaki cesetlere tekrar düştüğünde onlarda bi gariplik fark ettim. Hepsinin göğsünde parçalanmış bir delik vardı.

O anda bunların ne olduğunu hatırladım.

‘Yozlaşmış İnsanlar!!’

Hepsi ölmüş!

Tam bu sırada gözlerimin önüne yazılar gelmeye başladı.

[Anlık Görev: Yozlaşma Sorununu Çöz (Serenköy) Tamamlandı!]

‘Görev tamamlanmış mı?!’

Bu bilgi beni şok etti. Ancak önceki gibi içime akan tecrübe puanının rahatlaması yoktu.

Hemen kişisel bilgilerimi görmeyi hayal ettim.

İsim: Kağan Bozkurtoğlu

Yaş: 19

Irk: İnsan

Meslek: Yok

Seviye: 2

TP: 2502,3/2700

Kuvvet: 15

Çeviklik: 10

Dayanıklılık:20

Zeka:10

Uyum: 0

‘Oha!’

‘2. Seviye olmuşum!’

‘O tp ne lan öyle!? İkinci seviye olmamın yanında fazladan 2500 mü!?’

Kafamdan hızlı bir hesaplama yaptım.

‘Lan? Bu sayı tüm köyü öldürmenin yanında görev ödülüne denk gibi duruyor..’

Bakışlarımı etrafta gezdirdim. Yaratıkların vücutları parçalanmış olsa da bunlar kılıç yarası değil gibiydi.. bir şeyler tarafından ezilmiş veya parçalanmışlardı.

‘Bunu ben mi yaptım?’

Son olayları hatırlamaya çalıştım.

‘Bu imkansız. Ben.. ben en son diri diri yeniliyordum.’

O sahneyi hatırlamak içimi titretti.

Diri diri yenilmek iğrenç bir histi.

Bu dünyaya geldiğimde yaşanan değişim olmasa belki delirebilirdim bile.

İşte o zaman insanların bana deli demeye hakkı olurdu.

‘Ancak bu seviyeye ve az önceki bildirime göre durum öyle olmalı..’

Bunun nasıl yaşanabileceğini düşündüm.. ölümün kıyısındayken bir anda o kadar yaratığı nasıl öldürebilirim ki? Yoksa uyur gezer miyim? Ölümün kıyısına gelip bayıldım ve ikincil kişiliğim ortaya çıkıp herkesi lime lime mi etti?

Yok olamaz.. öyle muhteşem bir özelliğim olsa bile herhangi bir yenileme yeteneğim yok. Öyle parçalara ayrılmışken bu kadar kişiyi öldüremem.

O zaman.. dur! Doğru! Bir tane vardı!

O deli dededen aldığım yetenek!

Beni ölümsüz yapan!

Yani.. ben ölümün kıyısındayken devreye girdi ve vücudumu yeniledi. Sonra da delirip herkesi öldürdüm..

Etrafımda göz gezdirdim. Burada neredeyse iki yüz tane ceset vardı. Ben normalde bir tanesini bile öldürmek için baya uğraşmak zorunda kalıyordum.

‘..deli halime bulaşmayayım en iyisi. Ağzıma sıçar.’

Kişisel pencereme bakmaya devam ettim. Seviye dışında bi değişim yok gibiydi.

Bu durum beni şaşırttı. Statlarımın da değişmesini beklerdim. Eğer hiçbir şey değişmediyse.. seviye atlamanın yararı ne ki?

O anda sorumun cevabı gözlerimin önüne geldi.

[1. Seviyeye yükseldiniz!]

|||||

x1 Özellik Seçimi

x1 eşya seçimi

Statülerin etkileri %10 arttı. (Delinin kan hattı bonusu %15)

|||||

‘Demek ödüller var.. x1 dediği o ödülden bir adet olduğu olmalı.’

Gördüklerim içimde bir heyecan oluşturdu.

Ancak bunu incelemeden önce buradan çıkmak istiyordum.

Çünkü.. parçalanmış kanlı vücutların arasında odaklanmak zordu.

İster görüntü olarak, ister koku olarak.

Vıcık vıcık hissiyata katlanıp yerimden kalktım.

Önümdeki ceset dağına basarak geçmekle uğraşmak istemedim ve çukurun kenarına doğru zıpladım.

Ancak zıplayışım ile kendimi bir anda havada buldum!

“Lan!” Hızımı alamayıp çukurun köşesine kafa attım!

Ardından kayıp cesetlerin üzerine düştüm!

Kafamı ovarak doğrulmaya başladığımda içimdeki şaşkınlığı gizleyemedim.

“O neydi lan!? Nasıl o kadar kuvvetli zıpladım?”

Bakışlarım önceki pozisyonuma kaydı.

Orası.. üç metre uzaktaydı!

Sağlam olmayan bir zeminde, ivme kazanmadan ve rastgele bir atlayışla üç metreyi aştım! Hatta duvar olmasa en az bunun kadar daha giderdim!

Bakışlarım hala önümde olan ödül penceresine kaydı. Odaklanmadığımda saydamlaşırken odaklandığımda tekrar netleşiyordu. En altta yazam statü güçlendirmesine baktım.

‘Lan bu yüzde 25 o kadar etkili mi!?’

Sonra aklıma bunun sadece birinci seviye ödülü olduğu geldi. Hala ikinci seviye ödülü de vardı! Seçim için olanlar beni beklese de statü ile ilgili olanlar çoktan vücuduma işlemiş gibi.

Bu farkındalık ile 2 metre yukarıdaki çukurun çıkışına baktım.

Ayaklarım altındaki ceset yığınından güç alarak yukarı zıpladım!

Yükseldim ve çukurun girişini de geçtim!

Yarım metre kadar daha gittikten sonra zemine indim.

Yüzümde bir heyecan ifadesi oluştu.

Aklıma Hulk’un eski filmleri geldi. Yeşil dev bir zıplayışta yüzlerce metre gidiyordu.. eğer 2. Seviyede böyleysem ileride ben de bunu yapamaz mıyım?

Bu düşünceler aklımı doldururken bakışlarım etrafa kaydı.

‘Vay anasını..’

Şu anda, köyden yüz metre kadar uzaktaydım.

Serenköy isimli bu yer.. şimdi ateşler içindeydi!

Tüm evler yanıyordu!!

Novel Türk Discord'una Katıl
Bir hata mı var? Şimdi bildir! Novel Türk'e destek ol!
Yorumlar

Yorumlar