Bilinmezin İçinde Bölüm 44 - Efsanevi!!
‘Özellik’ denilen bu kavramın işleyişi beni şaşırttı.
İçimdeki açlık hissiyatı tamamen gitmişti ama şu an önümde bi kola olsa içebilirim gibi hissediyorum. Aynı şekilde adana dürüm de olsa yiyebilirim gibi.
Eğer tahminim doğruysa, açlık ve susuzluğum gitse bile istediğimde bir şeyler yiyip içebilirim gibi.
Bu beni rahatlattı.
Açken aniden karar verdiğim için fark etmedim ama ben başlı başına bir hissiyatımı kaybedebilirdim.
Beni yaşayan bir varlık yapan bu hissiyatlar. Eğer hepsini kaybedersem, bir ölüden ne farkım kalırdı?
Sonucun böyle olmaması beni mutlu etti.
Eğer böyle olmasaydı, ileride ‘artık acı çekmezsin’ gibi bir yetenek edinebileceğimde bunu reddederdim.
Çünkü acı hissimin yok olması demek vücudumun sinirler ile bağlantısının gitmesi demek. Yani, yürüme ve konuşma yeteneğim bile yok olabilirdi.
Ancak durum böyle değil gibi.
Zaten bir ödül olarak böyle bir şey verilmesi de saçma olurdu.
Ancak kim bilir, belki de öyledir. Sonuçta bu roman değil ve ben de ana karakter değilim. Yani her zaman her şey yolunda gidemez.
Aynı o kulübeden çıktığım zaman gibi.
Diğerlerini kurtarmak için öyle yaptığım doğru ama öleceğimi düşünmemiştim. Kaçabileceğimi düşünmüştüm. Daha hızlı ve daha zeki olduğum için atlatabilirim sandım. Altı üstü bir köy olduğundan çok kişi yoktur diye düşündüm. Sonuç olarak etrafım sarıldı ve canlı canlı yendim..
Bu düşünceyi kabullenmem ve gelecekte daha dikkatli olmam gerek.
Sırada, eşya seçimi vardı.
||||||
[Seç Bakalım!]
Kayıp Şövalyenin Göğüs Zırhı /Ağır Zırh\ (Nadir)
Öfkeli Bakış /Orta Zırh\ (Nadir)
Kahrolmuş Boyunduruğu /Hafif Zırh\ (Aşırı Nadir)
Tehlikeli bir Kumarbaz mısın? Rastgele bir özellik almak için fal baktır!
||||||
Seçenekleri tek tek kontrol ettiğimde, ilk baştaki dışındakileri anlamadım.
‘Bunlar nasıl eşya isimleri be? Hiçbir şey anlaşılmıyor.’
Öfkeli Bakış ismi daha çok bir yetenek gibi..
Acaba olayı ne?
Bunu anlamak için odaklandığımda bir anda önüme yeni bir sayfa çıktı.
Burada, deri ile metal karışımı bir miğfer ve onun altında bir takım yazılar vardı.
Miğferin surat kısmı demirdendi. Yan taraflardan geriye doğru yele gibi uzanan deri kısımlara sahipti. Suratın alt kısmındaki birbirine karışmış dişler ve çatılmış kaşlar gibi görünen göz haznesi, gerçekten öfkeli bir bakışa sahipmiş imajı veriyordu.
Aşağıdaki açıklama ise şöyleydi.
‘Yaraların ağırlaşmaya başladığında vücudunu adrenalin sarar. Kuvvet ve Dayanıklılık %20 artar.’
Bu gördüklerim ile eşyanın ne olduğunu daha iyi anladım.
Yani, bu bir miğfer ve sadece adı böyle. ‘Nadir’ olduğu yazıyor. Bu ifadelerin neyi kast ettiğini bilmiyorum ama eğer oynadığım oyunlardaki gibiyse sıralama olarak ortada bi yerde olmalı. Tabii bu sıralamaya Thor’un çekici gibi tanrısal silahlar da dahil. Yani kendi dünyama göre karşılaştırırsam bu özel yapım bir Deagle.
Verdiği özellikler risk anında etkili gibi. Rakibi şaşırtmak için birebir. Ancak, güçlü olduğum durumlarda bir etkisi yok. O gibi durumlarda benim için bir yükten ibaret olur.
Kayıp Şovalyenin Göğüs Zırhına baktım.
Bu da havalı motiflere sahip siyah bir zırhtı.
Özellik kısmında sadece kısa bir ‘Adamantinden yapılmıştır.’ yazısı vardı. Sanırım çok dayanıklı olduğunu ima ediyordu.
Kahrolmuşun Boyunduruğuna baktım.
Bu ise kana bulanmış gibi görünen eski bir deri eldivendi.
Görünümünün aksine açıklaması çok etkileyiciydi.
20 metre mesafede bulunan birinin nefesini 30 saniyeliğine kesebiliyormuşsun.
Normalde insanlar birkaç dakikaya kadar nefeslerini tutabilir. Ancak bu sadece sakin zamanlarda geçerli. Eğer bir savaş anında bu yeteneği kullanırsam, o kişi nefes tıkanıklığı yaşayıp performansını büyük ölçüde kaybedecektir. Bir anda nefesinin gitme şokundan bahsetmiyorum bile. Diğerlerinin aksine ‘Aşırı Nadir’ olmasının sebebi bu olmalı. Eğer onlar özel yapım bir deagle ise, bu sınırlı üretim bir keskin nişancı tüfeği gibidir.
Görünüşe göre bu dünyadaki eşyalar, sadece canını koruyan katmanlardan fazlası. Büyülü etkileri var. Nadirlik derecelerine göre de etkileri değişiyor. Birisinin nefesini kesebilme yeteneği.. bunun seviyesinde yeteneklere sahip eşyalarla donanmış birisi, sıradan bir insan olsa bile tehlikeli olabilir.
Ancak bir sorun vardı Bunların hepsi.. zırhtı.
Delinin Kan Hattını aldığım zaman büyük bir güç kazansam da yan etkiler de kazanmıştım.
‘Ben zırh giyemiyorum ki anasını satayım.’
‘Ne bokuma bana bu eşyaları gösteriyorlar?
‘Nispet mi yapıyorsunuz şerefsizler!?’
Bu eşyalar çekici olsa da benim için anlamı yoktu.
Onları alırsam sadece gereksiz yük olacaklardı.
Gerçi silah, zırh kullanmam nasıl engelleniyor bilmiyorum. Üzerime giyince öylece yok falan mı olacaklar?
Her halükarda, bu seçenekler benim için anlamsızdı.
O yüzden son seçeneğe baktım.
‘Fal..’
Bu kavram bana tanıdık geldi.
‘Şey, hiç kız arkadaşım olmadı. Yani tahminimce aşkta kaybettim. Bu durumda kumarda kazanmam gerekmez mi?’
Fal seçeneğini seçtim.
Bir anda, önümde bir ışık parladı.
Daha sonra ışık yok oldu ve gözlerimin önünde, havada süzülen bir.. fincan ortaya çıktı.
Fincan bir çay tabağının üzerindeydi.
İçinde ise, kahveye benzeyen bir sıvı vardı.
‘Bu ne lan?’
Durumu garipserken uzandım ve fincan ile tabağı aldım.
‘Bu şans kutusundan bir bardak kahve mi çıktı?’
Ben bir çark falan çeviririz sanmıştım ama ödül öylece bi ışıktan gelmişti.
Tam öfkeyle bardağı fırlatacaktım ki, aklıma ‘fal’ kavramı geldi.
Elimdeki kahveye baktım.
‘Ciddi olamazsın.. ben kahve sevmem ki.’
Yutkundum.
Aslında, açlık ve susuzluk yeteneğimi test etmek için de idealdi.
Eğer tat alabiliyorsam bu iyi bir şey olurdu, değil mi?
Yüzümü ekşitirken bardaktaki kahveyi tek yudumda içtim.
Bitirmem ile bardak ile tabak kavrayışımdan bir anda kurtuldu!
Tekrar önümde süzülmeye başlarken bardak ters döndü ve kapalı bir şekilde tabağa koyuldu.
Ardından havada birkaç kez sallandı, sallandı ve sonunda sallanmayı kesip durdu.
Yavaş yavaş açıldı ve içinden bir ışık yayılmaya başladı!
Bir an sonra ise bardak yok oldu. Havadaki ışık ise elime doğru süzüldü ve avucuma indi. Aynı anda parlama yok oldu ve gerisinde bir.. yüzük bıraktı.
İç içe geçmiş sarmaşıkları andıran bir şekle sahipti. Kömür karası rengi ile ucundaki beyaz, parlak taşa zıt bir görünüm sergiliyordu.
Ona bakarken, gözlerimin önünde yazı dizisi oluştu.
[Tebrikler!]
[‘Efsanevi’ Bir Öge Kazandınız!]
[Boşluğun Bohçası /Özel\]
Vay anasını.. bu harbiden fal bakmak gibiydi.
Bu sistemi yaratan kişi harbiden anlayacağım şekilde bir şeyler yaratıyor gibi.
Ancak yaratma mantığı yeni çıkan yapay zekaları andırıyor. Yani orada ‘fal’ yazıyor diye gerçekten böyle mi olması gerekiyordu..
Elimdeki eşyaya baktım.
Detaylarını görmeyi arzuladım.
||||||
-Boşluğun Bohçası /Özel\ (Efsanevi)
Zamandan ve uzaydan bağımsız olan bir boşluğa erişim kazanırsın. Boyutu, kullanıcının seviyesine göre değişir.
||||||
Bunu biliyorum!
Uzay-Zaman yüzüğü bu!
Hem de Efsanevi seviye olarak nitelendirilmiş!
İçinde eşyalar saklayabileceğim bana özel bir boşluk!
Yani bir nevi oyunlardaki Envanter gibi!
Heyecanla onu parmağıma takmak için kaldırdım.
En başta biraz küçük göründüğünden hiçbir parmağıma olmayacak diye korktum.
Ancak parmaklarımdan birisine yaklaştırdığımda.. otomatikman onun şeklini aldı!
‘Vaay havalı bir özellik.’
Onu sağ orta parmağıma taktım.
Sağa takma sebebim solak olmam ve herhangi bir aktivite sırasında ona zarar vermek istememem.
Orta parmağıma takma sebebim ise.. hehe keyfii.
Onu parmağıma takmam ile yüzüğe bir şeyler olmaya başladı.
‘Lan!?’
Yüzük eriyor gibiydi!
Ya da daha doğrusu bir bataklığa batıyor gibi!
Yavaş yavaş derime girdi ve önceden olduğu pozisyonda kendisi ile aynı şekle sahip dövmemsi bir iz bıraktı.
Bununla beraber aklıma bilgiler aktı.
Hemen onu nasıl kullanacağımı anladım.
Sadece içini görmeyi hayal ettim ve orada 4 metre kare uzunluğunda beyaz bir oda olduğunu gördüm.
Yerde duran bir taşa uzandım ve elimle dokundum.
Daha sonra onu içeriye göndermeyi hayal ettim ve bir an sonra taş yok oldu!
Kafamın içinde o taşın odada süzüldüğünü görebiliyordum. Görünüşe göre yerçekimsiz bir ortamdı. Attığım ögelerin zarar görmesini düşünmeme gerek kalmayacak gibi.
Tekrar o taşı dışarıya çıkarmayı hayal ettim ve bir an sonra taş, sol avucumda ortaya çıktı.
‘Vay anasını be!’
‘Çok müthiş bir his lan!!’
‘Resmen tanrı gibiyim!’
‘Yokluktan bir şeyler ortaya çıkarıp yok edebiliyorum!!’
Her ne kadar bu yok etme ve yaratma gücü sadece elimle dokunduklarımla sınırlı olsa da, yine de çok müthiş bir yetenekti.
‘Sadece varsayımsal olarak konuşuyorum ama.. bu yetenekle çok pis hırsızlık yapılır ha.’
Mesela yani. Hehe.
Tüm bunlar sırasında önüme bir yazı grubu daha gelmişti.
Şimdi ona dikkat ettiğimde, bunun önceki ile aynı seviye atlama bildirimi olduğunu fark ettim. Bana ikinci seviye için de ödül seçtiriyordu!
‘Olm her seviyede böyle ödüller alacaksam.. fazla manyak bir şey olmam mı?’
Bu fikir aklımda dönerken önümdeki ekrana odaklandım.
İçim kıpırdanıyordu.
Hemen eşya seçimini açtım.
Oradaki ögelere hızlıca bir göz gezdirdim.
Yine üç öge vardı.
Görünüşe göre bir tanesi rakiplerin zayıf noktasını görmemi sağlayan ‘Aşırı Nadir’ bir lensti.
Bir tanesi, koşma hızımı yüzde 40 artıran Nadir bir ayakkabıydı.
Sonuncusu da yakındaki görevleri gösteren bir pusulaydı.
Hepsi de tek başına iyi eşyalar gibiydi. En iyi yanı da zırh sınıfında olmamalarıydı.
Ancak, kanımı kumar bağımlılığı sarmıştı.
‘Haha!’
‘Benim aşktaki şansızlığımı küçümsemeyin!’
‘Ben ebedi bir bekarım!’
‘Yani bu durumda bir kumar tanrısıyım!’
‘Falı seçiyorum!’
Aynı kahve bardağı önümde oluştu.
Hiç duraksamadan onu aldım ve acı tada katlanıp tek yudumda bitirdim.
Bardak tekrar uçup sallandı ve sonra durdu.
‘Haydi kemik!’
Işık ortaya çıkarken bardak yok oldu.
Bu seferki öncekinden daha büyük bir ışıktı. En az yarım metreydi.
Elime süzüldü ve indi.
Işık yok olurken mosmor rengi ortaya çıkmaya başladı.
Bu.. nedir?
Ne olduğunu ayırt edemedim. Bir kılıç gibi dümdüz uzanan bir gövdesi vardı. Ancak ne kenarları ne de ucu sivriydi. Hatta gövde de bir silindir gibi, boru gibi uzuyordu. Uç kısmı ise ovaldi. Kılıcımsı şeyin başlangıcında kabza ile ucu ayırmak için gibi görünen iki yuvarlak mor şişkinlik vardı. Ancak onların altında bir kabza yoktu. Orada bitiyordu.
Bu mosmor, parlak şeyin ne olduğunu anlayamadım ama çok güçlü bir his veriyordu.
Bir an sonra bildirimler gelmeye başladı.
[Tebrikler!]
[Efsanevi bir öge kazandınız!]
‘Yine bir efsanevi öge!’
‘Hahahaha!’
‘Ben kumar tanrısıyım!’
Deli gibi kahkaha attığım sırada eşyanın açıklaması önüme geldi.
[Karanlık Sırların En Derin Noktasına Bakan Şehvetin ve Zevkin Uçsuz Bucaksız Tarlalarındaki Gökselliğin Efsanevi Dildosu /Özel\]
‘Oha isme bak lan!’
‘Karanlık sırların en derin noktası!’
‘Gökselliğin Efsanevi Dild-‘
O anda aklıma dank etti.
‘…dildosu mu?’
Elimdeki şeye daha dikkatli baktım ve onun aslında bir kılıç olmadığını anladım.
Onun şekli aynı bir.. aynı bir..
Bir an sonra efsanevi Dildo elimden kayboldu ve boşluk bohçasına gitti.
Ellerime iğrenme ile baktım.
‘..umarım kullanılmamıştır.’
Yüzüm kızardı.
‘İyisi mi bu olaydan kimseye bahsetmeyeyim...’