Bilinmezin İçinde Bölüm 49 - Kara Duman
Görünüşe göre bu Yakup isimli adam köydeki nüfuslu bir ailenin oğluymuş. Ailede iki oğlan varmış ve o küçük olanmış. Abisi Ferhat, ailenin mirasını alacak olan kişi olduğundan çiftliğe bakıyormuş. Kendisi ise oduncunun kalfasıymış. Babası, aile işlerini devralmadan önce abisine evlenme şartı koşmuş. Abisi de yıllardır hoşlandığı muhtarın kızı Suzan'dan bahsetmiş. Yakup'un dediğin göre Suzan köyün çiçeği gibiymiş. Masum, hoşgörülü ve gülecen bir kızmış. Ancak Yakup onun bu görünümüne hiç inanmıyormuş. Çünkü aynı köyde büyüdüklerinden onun çocukluğunu biliyormuş. Suzan, küçükken çok sinsi bir çocukmuş.
Bu konuda Yakup'a çok katılmıyorum. Bence insanlar değişebilir. Ancak kızın kafasının üzerindeki KÖTÜ ibaresi yüzünden çenemi kapadım.
Devamında abisi ile Suzan evlenmişler. Her şey ondan sonra başlamış. İlk önce babasını biçer döver ezmiş. Birkaç ay sonra annesi kalp yetmezliğinden ölmüş. Bundan bir ay sonra küçük kız kardeşleri gölde boğulmuş ve hemen sonrasında da abisi intahar etmiş.
Evden uzakta olan Yakup ise tek hayatta kalanmış.
Tüm bunlara baktıktan sonra, her şeyin Suzan geldikten sonra yaşandığını anlamış ve onu kaçırıp işkence etmeye başlamış. Kısa sürede kız bunun doğru olduğuna dair ipuçları vermiş. Şimdi ise tam da olayın aslını anlatacakken ölümün elçisi sandığı kişi gelmiş. Yani ben. Yoksa burada Ölüm de mi fiziksel bir varlık? Belki bir tanrı..
Buraya kadar dinledikten sonra adama biraz acıdım.
Tüm ailesi ölmüştü ve bunun faili belli bile değildi. Yani ortaya çıkarmak için böyle uçuk hareketler yapmasını anlayabiliyorum. Kafasının üzerinde KÖTÜ yazsa bile o hala bir insandı. Empati yapmama engel olamadım.
Suzan'a baktım. Tüm bu olaylar boyunca yanda korkuyla titriyordu.
Eğer Yakup'un bahsettiği olayları yapmışsa sinsi birisi olmalıydı. Ancak sinsi birisi böyle bir durumda susup beklemezdi.
Bu şüpheliydi. Belki de Yakup yalan söylüyordu..
Bir de ondan dinlemek için kıza seslendim.
"Doğru mu söylüyor?"
Suzan bakışlarını yavaşça kaldırdı.
O anda içi boş, dalgın gözlerini gördüm.
'Oh, şimdi anladım.'
'O.. çok pis korkmuş.'
Yani kendini savunamama sebebi buydu. Yakup ona 'biraz' değil 'çok fazla' işkence etmişti.
Belki de isminin yanındaki KÖTÜ yazısının sebebi budur?
Önceden tarafsız birisiyken, ailesi öldükten sonra bu kişiliğe bürünmüş olabilir. Sonuçta insanlar her an her saniye aynı kalmaz. Bir an iyi olan birisi, başka bir an yaşadıkları nedeniyle kötü olabilir. Tabii tam tersi de olabilir. Yaptıkları nedeniyle tövbe eden insanlar da var.
"A-Anlatıcam." sesi titriyordu. "Her şeyi anlatıcam. Lütfen.. lütfen daha fazla canımı yakmayın."
"Sürtük." dedi Yakup iğrenir bir tonda. "Şimdi de masummuş gibi tepkiler veriyorsun."
'Masum mu? Kız her şeyi anlatacağını söylemedi mi? Bu herifin öfkeden gözü dönmüş..'
Burada ne oluyorsa, uzatmaya lüksüm yoktu. O dini gruplardan olan adam hala peşimde olabilirdi. Çabucak halledip gizlenmeli veya bi su kaynağı bulmalıydım.
O yüzden, bir hile yapmaya karar verdim.
Kızın vereceği bilgiyi şu an alacağım.
Görevde tamamlama ödülü olması önemli değil. Kız şu an bilgiyi vermeye kendisi gönüllü.
Zaten görev şartı da bi saçmaydı. Başkası duymadan öğrenmenin olayı ne ki?
"Anlat o zaman." dedim emrivaki bir tonda. Eğer Yakup'un dedikleri doğruysa, bu kıza nazik davranmam için de bir sebep yoktu.
Kız yere doğru bakmaya başladı. "B-ben.. isteyerek yapmadım. Buna zorlandım. Eğer kabul etmeseydim o-o beni öldürecekti. Yok hayır.. beni ölümden bile beter edecekti." Bakışları bir anda bana döndü. İçinde dehşet dolu olan gözleri titremekteydi. "Siz onun ne kadar korkutucu olduğunu bilmiyorsunuz. Onun gücü idrak edilemez. O çok güçlü.."
"Sadede gel lan!" diye bağırdı Yakup öfkeyle.
Kız bir hayalden uyandırılmış gibi bir anda titredi.
Ardından ise sözleri ağzından bir çırpıda döküldü.
"E-Evlendiğimiz gece bi-bir kabus gördüm. Su-Suratını sis gibi bir karanlıkla gizleyen ka-kapüşonuyla, kapkara cübbeli bi-birisiydi." Nefesi kesildi. Vücudu hala korkuyla titriyordu. Kaynağı ben mi, Yakup mu yoksa o bahsettiği kişi mi bilmiyorum. Acelem olsa da ona sakinleşmesi için biraz zaman verdim. Yoksa bu şekilde dediğinden bir bok anlamayacaktım. Bir dakika kadar sonra devam etti. "Orada, hiçliğin ortasında dikiliyordu. Onu gördüğüm an bunun bir rüyadan fazlası olduğunu anladım." bu sefer daha netti. Sesi hala ağlamaklı olsa bile en azından kekelemiyordu. "Kapkara sisin içinden bakan kırmızı gözleri ruhumu delip geçiyordu. Ağzını açıp 'acı çek' dedi. İşte o an bu bi kabus oldu. Oranın içinde günlerce işkence gördüm.." kız içine doğru kıvrıldı. "Çok korkutucuydu. Bana bir soru bile sormadı. Öylece acı çektirdi. En sonunda durduğunda ise yanıma yaklaştı. Boyutu neredeyse iki katım kadardı. Benimle konuşmaya başladı. Benden kayınbabamın yemeğine bir ilaç atmamı söyledi. Onu hasta edip yatağa düşüreceğini söyledi. Bir süre böyle kalması yeterliymiş. Sonra beni serbest bırakacaktı.. ama.. ama o öldü!" Bakışları Yakup'a döndü. "Ben! Ben böyle olsun istemedim! Sadece hasta olacağını söylemişti!!"
Yakup tüm bunları kaşları çatık şekilde dinliyordu. Son kısmı duyduğunda çenesini güçlüce sıkmaya başladı. "Devam et."
Kız tekrar zemine döndü. "Olaylar bu seviye geldikten sonra beni daha kötü tehdit etmeye başladı. Hem acı çektirmekle, hem de cinayetimi ortaya çıkarmakla. Artık elinden kaçamazdım.. sonrasını biliyorsunuz zaten." Bakışları Yakup'a kaydı.
Yakup'un.. ağzı kanıyordu!! Çenesini kasmaktan diş etleri kanamaya başlamıştı!! Ya da en azından ben öyle tahmin ediyorum!!!
Kızın ifadesi dehşete döndü. Sanki olacakları anlamış gibiydi.
"Lütfen.. öldürseniz bile sorun değil ama lütfen.." ağlamaya başladı. "Lütfeğn daha fağzla işkence etmeyiin!"
Sonra bir anda gözleri parladı. "Bir şey daha var!" Bağlı olan elleri ile bana doğru süründü. Mahzun ve korkulu bakışları dik duran bana dönüktü. Onun bu halini gören birisi ardında KÖTÜ birisi olduğunu düşünmekte zorlanırdı. Yani şu an kapıdan o dini gruba üye adam girse, direkt bizi suçlu bulup üzerimize atlar.
'Lan dur!'
Refleks olarak kapıya döndüm.
Birkaç saniye oraya baktım ancak ses seda yoktu.
'Oh be.'
'Bir an şanssızlığı tetikleyip aklıma gelen başıma gelecek sandım.'
Sonra tekrar kıza döndüm. Kız hareketime şaşırsa da devam etti. "O, görevimi kolaylaştırması için bunu sadece bir kişiyle paylaşabilirsin demişti. Güvendiğim birisi ile. Böyle yapmazsam cezalandıracakmış. Ama şu an umurumda değil!"
'Bekle, görevde o yüzden mi koşul başkasına söylememesiydi?'
Ancak ben daha fazlasını düşünemeden kız devam etti.
"Aslında tüm bunların arkasındaki sebep, sizin soyadınızdı.. o bana görevleri her zaman rüyalarımda veriyordu. Bir gün yine iletişim kurduğumuzda, rüya hemen bitmedi. Adam arkasını döndü ve rüyamda olmayan birisi ile konuşmaya başladı. Sözleri arasında 'akçamera lordu, turnuva, suikast ve Taşhöyük soyu vardı. Daha sonra o, kendisini duyduğumu fark etti. Tekrar işkence edecek diye çok korktum ve anında özür dilemeye başladım. O da neden bilmiyorum ama beni öldürmedi."
Ben sebebini tahmin edebiliyorum. Bu kız onun görevdeki eli koluydu. Önemli bir sırr öğrense bile vazgeçmek daha zararlı olurdu. Sonuçta kız korkağın teki. Ucunda ölüm varken her söze uyar. Ancak bu kızın yaptığı garipti. Rüyasındaki kişi ona bilgileri sadece suç ortağı ile paylaşabileceğini söylemiş evet ama kast ettiği bundan önceki bilgiler olmalı. Yani son kısmı paylaşmak bir seçenek olmamalı. Ancak salak kız bu bilgi de içinde sanıyor.. veya sadece korktuğu için sağlıklı düşünemiyor da olabilir. Sonuçta başta pes etme sebebi de işkencelerdi. Şimdi de işkence gördüğü için pes etmiştir. Ancak buradan kaçarsa rüyalarında tekrar işkence görebilir.. belki de tek isteği ölmektir.
"Yani hepsi bu yüzdendi! O rüyamdaki kişi akçamera lorduna suikaste engel olabileceği için senin soyunu avlıyordu!"
"DALGA MI GEÇİYORSUN LAN!" Yakup öfkeyle bağırdı!
"KÖYLÜ BİR AİLE NASIL KOSKOCA LORDA ULAŞSIN!?!"
Doğru söylüyordu. Serenköy kadar bile büyük olmayan basit bir yerdi burası. Çiftçi bir ailenin üyeleri belki hayatları boyunca o şehrin surlarını geçemez. Belki alışveriş için olabilir o kadar.
'Herneyse. Artık beni ilgilendirmez.'
Tek amacım görevi yapmaktı ve şu an bilgiyi aldım.
Ama.. neden görev tamamlama mesajı gelmedi?
[Anlık Görev: Suzan'ı Kurtar BAŞARISIZ!]
'Ne?'
'Başarısız mı?'
'Ama kız kanlı canlı karşım-'
Kıza döndüğümde.. şok edici bir manzara ile karşılaştım!
Kızın suratındaki tüm deliklerden kanlar akıyordu!
Gözleri ters dönmüştü ve sadece akı görünüyordu!
Bir anda kafası yukarıya döndü ve ağzı açıldı!
Oradan kapkara bir duman çıkmaya başladı!
'Hasiktir!'
'Topuk!'
Bi boklar olacağını anlayıp kapıya yöneldim!
Ancak daha bir adım atmıştım ki hareketsiz kaldım!
Başımı çevirip baktığımda Yakup'un da aynı durumda olduğunu gördüm. Diğer tarafa baktığımda o çıkan kara dumanın şekillendiğini fark ettim.
Hala bir dumanı andırsa da yayılmak yerine sabit bir noktada toplanmıştı ve.. iki gözü vardı!!
Kıpkırmızı ateş gibi yanan gözleri bir bana bir de Yakup'a bakıyordu.
Bilgisini görmek için istemsizce kafasının üzerine baktım ama orada hiçbir şey göremedim.. gerçeğin gözü onu bir varlık olarak algılamıyor gibiydi.
Bu iyi haberdi. Dumanın kaynağı her kim ise burada değil gibiydi. Belki de sadece yeteneği buydu ve bir şekilde tetiklenmişti.
O anda görevin şartı aklıma geldi.
'Lan demek bu yüzden 1 kişi diyordu!'
'Birden fazla kişiye söylerse bu yetenek tetikleniyormuş!!'