Bilinmezin İçinde Bölüm 50 - Trajikomik
Kara duman odadaki herkesi süzdükten sonra konuşmaya başladı.
"Ben de kuralları çiğnediği için sıçanı cezalandırmaya gelmiştim. Ama şu gördüğüme bak."
Bakışları beni ve Yakup'u süzdü.
O anda içim titredi. Bu varlık karşısında safi bir korku duyuyordum. Seviyesi neydi bilmiyorum ama önceki dini grubun üyesinden daha fazla olduğuna emindim. Kendisi değil de sadece yeteneği buradayken bile böyleyse, gerçek gücünü hayal edemiyorum.
Seviye atladıktan sonra çok güçlendiğimi hissetmiştim ama bu varlıkların karşısında hala çocuk gibi kalıyorum.
Altı üstü birkaç metre daha öteye zıplayıp daha hızlı koşuyorum.
O gün koskoca tapınağı yıkan dedenin gücüne göre benimkinin lafı bile edilmez…
Kara duman bizi süzdükten sonra devam etti.
"İki kendini bilmez aptal, boylarından büyük bir işe kalkışmış."
"Ne diyorsun lan sen sikik!?" Yakup öfkeyle çıkıştı!
'Oha adamdaki özgüvene bak lan! Bu kadar güçlü bir şeyle nasıl konuşuyor!!'
"Koskoca ölümün elçisi burada! Kendini ne sanıyorsun lan sen?!"
'Lan!!'
'Beni niye karıştırıyorsun şerefsiz!?!'
"Puhahaha! Cahil köylülerin safsataları!" Dalga geçer bir tonu vardı. "Ama şu işe de bakın. Kehanetteki ailenin son üyesi karşımda.. bu kader olmalı. Suzan öldüğü için sana nasıl ulaşacağımı düşünüyordum. Şimdi, bu zahmetten kurtuldum." Bir ağzı olmasa da gülümsediğini hissedebiliyordum. "Ne yazıkki sizinle oynayacak vaktim yok. O yüzden bu işi kısa kesicez.. mutlu olun." Daha sonra kara dumanın gözleri yok olurken varlığı titredi ve.. bir anda patladı!
Tüm duman yayıldı ve Yakup ile bana atıldı!
Yakup'un boğulma sesi kulağımı doldururken tüm görüşüm kara duman ile doldu.
"Hmm? Vücudun biraz dayanıklı gibi.. ilginç.. burada ölecek olman yazık oldu."
Bir an sonra duman daha da ileri itildi ve gözlerimden ağzımdan ve burnumdan vücuduma girdi!
Tüm duman yok olup görüşüp açıldığında vücudum acı içinde kasılmaya başladı.
"Çok direnmeyin derim. Bu, Kara Kıtanın ölümcül havasının ta kendisi. Sizin gibi embesillere harcamak bile bir israf ama.. şu an tek yolum bu. Yani, gurur duyun."
Ses havada yok olurken buna hiç odaklanamıyordum!
'Sikeyim!!'
'Daha yeni ölümden döndüm ve şimdi yine mi ölümün kıyısındayım!?!'
'Bu bir fantastik hikaye veya aksiyon hikayesi değil!! Bu bildiğin ağır dram!!!'
Tüm acı vücudumu sararken göz ucuyla Yakup'u görebildim.
Bu cesur mu yoksa aptal mı bilemediğim adam şimdi yerde hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Açıdan göremiyordum ama o da Suzan gibi ağzından gözünden kan akarak ölmüş olmalıydı.
Böyle acılı bir ölüm beni bile korkuttu.
Direnmek istedim ama nasıl direneceğimi bilmiyordum.
Tek yapabildiğim ağrının vücudumda yayılmasını izlemekti.
İlk önce ciğerlerimdeydi. Sonra.. aşağı doğru gitmeye başladı.
Ancak garipti. İlerlerken önceki noktadaki ağrı gidiyordu ve mevcut yere geçiyordu.
Daha sonra mide bölgeme geldi ve kramp giriyorcasına vücudumu büktü.
'AAAAĞH!!! Lan bari işkence etmeden öldürün!!!'
O sırada ÇAT diye bir ses duyuldu ve kapı kırıldı!
Acıdan iki büklüm olmuşken göz ucuyla orada olanı gördüm.
Dini grubun üyesi olan adam gelmiş!!
'He anasını satayım! Bi sen eksiktin!!'
Adam kılıcını ileri doğru tutarken şaşkınlıkla etrafa bakıyordu. Bulmayı beklediği şey bu değil gibiydi.
Daha sonra bana döndü. Yüzü öfke ile büzüştü. "Tüm bunların sorumlusu sen misin!? Kafiiir!!"
O sırada ağrı midemden daha aşağıya bağırsaklarıma indi. O noktada ağrı en üst seviyeye geldi!
"Ağğğh! Sikicem şimdi tanrını da seni de!!"
Gözlerimin önüne bir bildirim geldi.
[Ay Tanrıçası Dilberay'ın öfkesini üzerinize çektiniz]
[Lanetlendin]
[Geceleri dikkatli ol..]
Ancak acıdan bu bildirimleri okuyamıyordum.
Sözlerimden sonra adamın bakışları daha da şiddetlendi.
Beni öldürmeye hazırlanıyormuşcasına bir şeyler söylemeye başladı.
O sırada ağrı da daha aşağıya indi!
Tam adam üzerime atılmaya başlayacakken ağrı vücudumun gidebileceği son noktasına geldi!!
ZOOOOOOOOORT!!!!!!
Kulübeyi titreten bir ses duyuldu!!!
Tüm kara duman vücudumu.. bir noktadan terk ettii!!
Adam şok oldu ve pelerini ile burnunu örttü. "Bu!!!"
Etrafa dağılan kara duman duraksamadı ve tekrar vücuduma girmeye çalıştı!
Ancak bu sefer onu iten ekstra bir güç olmadığından sadece etrafımı sarabildi!
Giremeyeceğini anlamış gibi denemeyi bıraktı ve hedef değiştirdi. Odadaki diğer tek canlı kişiye yöneldi!!
"!!!!" Adam panikledi!
Duman hareket etmeye başladığı gibi adam bir şeyler fısıldadı ve vücudunu masmavi ışıklar sardı!
Ancak ileri atılmak yerine kulübenin girişine yöneldi!
O ışık büyük ihtimal kurtulmasını sağlayacak bir yetenekti.
Ancak.. yeterli olmamıştı!
Duman ona yetişti! Bir anda maskenin deliklerinden içine girdi!
Adam tüm bunlar olurken yerinde titremeye başladı! Tüm duman girdikten sonra ise bir anlığına bana döndü. Gözlerinden ve ağzından kanlar akıyordu.
Şok olmuş bakışları üzerimdeyken dudakları titriyordu. Yere yığılmadan önce ağzından tek bir söz döküldü. "İblis piç."
Tüm bunlardan sonra odaya bir sessizlik hakim oldu.
Vücudumda hiçbir ağrı kalmadığı için yavaşça ayağa kalktım.
Etrafıma baktım. Genç bir kadın elleri kolları bağlı ve yüzü gözü kanlı şekilde yerde yatıyordu. Diğer tarafta yüzü pişmanlık ve tatminsizlik ile dolu genç bir adam yatıyordu. Ve tam kapının yanında da bir zamanlar görkemli görünen bir adam maskesinin altından kanlar akarken hareketsiz duruyordu.
"Osuruğunda boğulmak bu olsa gerek..."
…
…
…
2 saat kadar sonra, üzerimde patlayacak gibi duran köylü kıyafetleri ve sırtımda bu kıyafetler ile uyumsuz görünen kaliteli gümüş bir pelerinle, kaleye doğru gittiğini tahmin ettiğim bir yolda yürüyordum.
Oradaki olaylardan sonra hemen kaçıp yakındaki bir su kaynağında yıkandım. Tabii tüm bunlardan önce ganimet olabilecek her şeyi de topladım. Bilgisayar oyunları oynarken öğrendiğim bir şey varsa o da ganimet toplama kısmının ne kadar önemli olduğudur.
Daha sonra Yakup'un kıyafetlerini giydim. Neyse ki düşme pozisyonundan dolayı kan olmamıştı. Tabii boyutundan dolayı dar gelmişti ama yapacak bir şey yok. Diğer eleman tam takır zırh giyiyor ve onu çıkarmak ızdırap olurdu. Çıkarmadan direkt sökmek de bir seçenek ama o zaman zırha zarar verebilirdim ki 6. Seviye birinin zırhını zorla sökebileceğimden emin değilim. Bunu yapabilsem bile o zırhın altında Yakup'un kıyafetten daha geniş bir kıyafet olmama ihtimali vardı. Yani uğraşmaya değmezdi.
'O havalı zırhı da giymek isterdim..'
Kaslarım yüzünden o kara zırhın bana olmayacağını bilsem de bir hevesim vardı. Tabii kaslarım sorun olmasa bile yetenek kısıtlamamdan dolayı zırh, silah kullanamıyorum ama..
Tabi durum bu olsa da onları orada bırakmadım. Hepsini bohçaya attım. O boyutsal bölge artık benim için oyunlardaki envanter gibi. Ne kadar eşyam olursa olsun, envantere sığdığı sürece taşıyabilirim. Ah maskeli adamın cesedini de aldım.. dediğim gibi eşyaları çıkarmaya vaktim yoktu. Aslında o vücudu envantere koyabildiğimde şaşırdım. İnsanları koyabileceğimi tahmin etmemiştim.
Eğer bu sadece ölü canlılar ile sınırlı değilse, neler yapabilirim kim bilir.
Kendi pokemon ordumu bile kurabilirim. Çok güçlü bi canavar evcilleştirip, savaş zamanı bir anda ortaya çıkarabilirim.. bunu daha sonra test etmem gerek.
Şimdi ise gecenin köründe yolculuk ediyorum.
Açlık ve susuzluk hissetmememin yan etkisi midir bilmem ama kendimi yorgun da hissetmiyorum. Veya seçtiğim meslek ile de ilgili olabilir. Yazanlara göre hem gücüm hem çevikliğim maximum seviyeye geldi. Bunlardan birisi enerji kapasitemi veya kendime gelme hızımı artırmış olabilir. Kim bilir belki de hiç yorulmayan makine gibi bir varlık olmuşumdur.
Gecenin köründeki bu yolculuğumda çok da bi korkum yoktu.
Yıkanana kadar şu anki halimle alakasızdım. Uyandığımdan beri olan olaylar ile kimse beni ilişkilendirememeli.
Ah belki sırtımdaki pelerinden olabilir.
Ama ne yapayım.. çok havalı bir şey bu. Takmadan edemedim.
Biraz hevesimi alınca çıkarırım.
İlerleyişim sırasında, yaşananları düşünmeye ve değerlendirmeye başladım.