Bilinmezin İçinde Bölüm 52 - Vay Anasını ._.

O mevkiyi söyledikten sonra artık karşı çıkabilir miydim emin değilim.

Kraliyetten olduğuna göre mantıken prens gibi bir şey olmalı değil mi?

Şimdi o kişiyi gücendirirsem bana büyük bela olabilir.

Eğer modern dünyada olsak kuralların ardına sığınabilirdim. Başbakan bile kafasına göre insanlara bela olamaz. Sonuçta bu bir skandal olurdu. Sırf 'seks' yaptığı bilgisi sızıyor diye halkın gözünden düşen ve makamını kaybeden siyasiler var. Ancak burada durum farklı olmalı. Eğer benim dünyadaki krallıklar ile aynıysa, o zaman burada kraliyet demek bir ülkenin mutlak gücü demek olmalı. Tabii hala onlar da mevkilerini ve imajlarını düşünmek zorunda ama mevkilerini sarsacak konular farklı. Emirlerine karşı çıkan birisini öldürdüğü için kimse onu küçük görmeyecektir. Aksine, emirlere karşı çıkanın salak olduğunu düşüneceklerdir.

'Dur bakalım. Bana bela olup olmayacakları belli değil.'

İlk önce kaçma ihtimalime karşılık Timar isimli adamın kafasının üzerine baktım.

[Timar Qin Sv-3 (Tarafsız)]

Bu adamın seviyesi 3 idi. Benim ise 2.

Eğer normal şartlarda olsak onunla baş edemeyebilirdim.

Ancak şu an benim süper güçlü bir kan hattım ve 3 seviye erkenden aldığım bir sınıfım var.

Savaş sınıfına sahip, gücüne şahit olduğum tek kişi Hazar idi. O, köyün birindeki rastgele bir avcı olduğundan gücünü bu asker ile karşılaştırmam doğru olmayabilir. Ancak, ben daha 0. Seviyeyken bile Hazar'dan daha güçlü gibiydim. Yani o zamanki ben olmasa bile şu anki ben bu Timur'un içinden geçerim.

Göz ucuyla arkasındaki kampa doğru baktım. Mesafeden dolayı isimleri seçmesi zor olsa da seviyelerini net görebiliyordum. Görebildiğim kısımdakilerin hepsi 1. Seviyede gibiydi. Şimdi kaçarsam beni yakalamaları pek mümkün değil. Ancak.. aralarında büyücüler var. Belki de rüzgar büyüsü falan yapıp hızlanarak beni yakalarlar. Tabii yakalanmasam bile hala yüzümü biliyorlar. Buranın kurallarını, örf adetini bilmiyorum. Mantıken, sırf çağrıya kulak vermeyip kaçtım diye hakkımda aranma emri falan çıkarmamalılar. Ama burası fantastik bir dünya.. her şey olabilir.

Onları dövmek ise bir seçenek değildi. Daha yeni çok pis güçlendim. Elimin ayarı yok. Bayıltıcam diye yamultabilirim. Kraliyetten olan birisinin kinini o zaman kesin çekerim işte.

Yani şu an yapabileceğim en mantıklı şey, kabullenmekti.

Yüzüme heyecanlı bir ifade takındım. "Aa efendim kraliyetten birisi mi burada!? Neden bunu daha önce söylemediniz! Hemen ona saygılarımı sunmama izin verin!"

"Iğhk." Adam somurttu. "Bir barbar olsan da mevkilerin önemini bilmen güzel. Ama orada hoyratlık yapma. Efendimize 5 metreden fazla yaklaşamazsın. Yoksa kelleni uçururuz."

'Ne?'

'Ne diyor lan bu sikik?'

'Hem beni davet ediyor, hem de tehdit mi ediyor?'

'Misafirperverlik nerede şerefsiz!?'

Sinirlensem de bunu dışarı yansıtmadım.

"Tabii! Efendimizi rahatsız etmek ne haddime!"

"İyi. Anladıysan güzel." Adam kampa doğru döndü ve ilerlemeye başladı. "Beni takip et."

Peşine takıldım.

'Yine kendimi garip bir durumun içinde buldum ya.'

'Mıknatıs mıyım ben? Neden sürekli enteresan olaylar başıma geliyor? Rastgele bir yolda kraliyetten birisine rastlamak ne demek lan!?!'

Şansıma küfrettiğim sırada kamp bölgesine girdik.

Etrafta hala çadırları kurmakta olan insanlar vardı. Bazıları da kamp için lazım gibi görünen eşyaları at arabalarından indiriyordu. Bir başka grup da arabasız atları toparlıyor ve düzenliyordu.

Tüm bunlara bakarsak daha yeni gelmişler gibi.

Ancak benim geldiğim taraftan değil. Bayırbaşı tarafı da dağlık gibiydi. Oradan olduğunu da sanmıyorum. Gelirken bir yol ayrımı mı geçtim ben? Düşüncelere daldığım için fark etmemiş olabilirim. Belki de onlar geldiğim bir yoldaki yol ayrımından geçmiş ve benden önce buraya varmışlardı.

Etrafa baktım. Güzel bir yere kurulmuşlardı. Ana yoldan aşağı doğru hafif eğimlenen, ormana paralel bir boşluktu. Bu doğa ile iç içe olan dünyada, 100 kişilik bir gruba ev sahipliği yapabilecek nadir yerlerden birisi. Ancak yakınlarda bir su kaynağı göremiyordum. Sanırım yanlarında getirdikleri erzaklarla idare edecekler. Böyle bir grup, yanında öyle çok uzun süre yetecek erzak taşıyamamalı. Burada o kadar çok araba yok. Yani geldikleri yer uzak değil gibi. Yoksa bu yer başkente yakın mı? Normalde kraliyet üyeleri orada yaşar değil mi? Gerçi, bu insanlar niye buraya gelmiş ki? Onlar da mı Akçamera'ya gidiyor? Belki de bahsi geçen turnuva içindir.

Çalışan insanların çoğunluğu gömlekli ve hizmetçi gibi görünen kişilerdi. Bunlar çalışanlar olmalı. Sonuçta bir grubun tamamını askerler oluşturmaz. Hizmet de lazım.

Yanlarından geçtiğim sırada asker grubundanmış gibi görünen kişiler bana ihtiyatla bakıyordu. Sanki yabani bir hayvan sürüsü, alanlarına giren yeni bir hayvan görmüş gibi. Hepsi korumacı duruyordu. Ancak çalışan tayfa öyle değildi. Onların bakışlarında çoğunlukla merak vardı.

Çalışan hizmetçilerden birisi ile göz göze geldim. At kuyruğu yapılmış sarı saçları, çilli sarı tenini ortaya çıkarıyordu. Mavi gözleri ile, bir sihir gösterisi izlercesine beni süzüyordu.

'Yani evet. Konu mankeni gibi kaslarım var. Etkilenmesi normal.'

Daha sonra bakışlarımı ondan çektim. Çünkü artık gideceğimiz yere vardık gibiydi.

Timar, diğerlerine göre çok daha şatafatlı duran bir çadırın önündeydi. Orada, çadırın girişinde duran birisiyle konuşuyordu.

Bu kişi, 170 boylarında bir kadındı. Üzerinde zırh yerine siyah deri bir bady suit vardı. Bu döneme ait görünmeyen bu kıyafet, kadının vücudunun tüm hatlarını belli ediyor ve ona seksi bir hava veriyordu. Kadının kahverengi saçları omuzlarına düşüyordu. Siyah gözleri soğuk bir şekilde Timar'a doğru bakıyordu. Bir an sonra ise arkasını dönüp çadırın girişini araladı ve gözden kayboldu.

O sırada çadırın etrafında bu kişi gibi olan daha fazla kişi olduğunu fark ettim. Hepsi aynı kıyafeti giyen kadınlardı. Aşağı yukarı 9 10 kişi kadarlardı. Resmen çadırı ablukaya almışlardı. Aralarından rastgele birisinin kafasının üzerine baktım.

[Kiana Tuzgöl Sv-3 (Tarafsız)]

Daha sonra birkaçına daha baktım. Hepsi de bu kız gibi 3. Seviyeydi.

'Bu dünyanın ortamalarını bilmiyorum ama 3. Seviye olan 10 kişilik bir koruma grubu.. baya iyi olmalı değil mi? Sınıf seçimi 5. Seviyede olduğuna göre, böyle bir grup 5. Seviyeye kadar yenilmez olmalı. Sadece seviye başı yüzde 10 civarı bir güçlenme alarak bu kadar kişiyi deviremezler. Tabii işin içinde diğer etkenler de var ama kraliyetten birisine bağlı bir grup zayıf olamaz. O giydikleri seksi kıyafetlerin bile kesinlikle bir işlevi vardır. Mesela, düşmanı azdırıp kafalarını bulandırmak?

Ben düşüncele dalmışken çadırın girişi tekrar aralandı ve giden kız geri geldi. Timur'a kafasıyla onay verdi.

Timur bu onay ile bana döndü. "İçeri girebilirsin. Unutma, saygılı ol."

"Haha uyarın için teşekkürler."

Aralanan girişten çadıra girdim.

Bakışlarım hemen çadırın öbür tarafında, taht vari bir sandalyede oturan kişiye kaydı.

Onu görmem ile içim titredi.

'Vay anasınıı.. bu güzellik ne be?'

Novel Türk Discord'una Katıl
Bir hata mı var? Şimdi bildir! Novel Türk'e destek ol!
Yorumlar

Yorumlar