Paraxis Oyunları Bölüm 12
"Bize şartlardan bahset ihtiyar. "
"Ho ho, demek mantığına göre hareket ediyorsun. Öncelikle; ben, oğullarım, mutfakta çalışan iki kişi ve evi baştan temizleyen bir kişi daha 11 kişiyiz. Siz ise 10. Biliyorsunuz ki bir grup en fazla 20 kişi olabilir. Bu durumda... " ellerini göğsünün önünde birleştirip dikkatli gözlerle Marto'ya bakıyor. Lanet herif, Thomas'ın ölmesi onun umrunda bile değil. Meya'nın Thomas'a yemeğini yedirdiğini ve Thomas'ın bir kaç lokma yedikten sonra öksürdüğünü görüyorum. Bu hâldeki bir adamı dışarıya bırakırsak hayatta kalma olasılığı bile var mı ki? Ve zaman gittikçe tükenirken Marto'nun en doğru kararı vermesini izliyorum. 7:52.
"Reddediyorum."
"Sebebi nedir? "
"Birinci sebebi, Thomas yaralı bile olsa onun ve diğer takım üyelerimin hepsinin sorumluluğu bende, onları yüz üstü bırakmam. İkinci sebebi, tüm hayatımı birilerinin altında çalışarak ve onların bana verdiği gelire bağlı kalarak yaşadım, o insanların yarısı öldü. Artık özgür yaşamak istiyorum. Eğer sana katılırsam üssün değil astın olurum. " diyor Marto. Yaşlı adamın yaydığı Ki farklı bir his vermeye başlıyor. Kötücül, karanlık bir his.
"Ve üçüncü sebep. " diyor Marto. "Oğulların dışındaki kimseyi düşünmemeni mutfakta kimsenin çalışmamasından ve evleri süpürecek kimsenin olmamasından anlıyorum. " nasıl yani? Evin mutfağına bakan köşedeki aynadan mutfağın da göründüğünü fark ettim. "Bana yalan söyledin ihtiyar, o 3 kişi yok. Bu yalanı uydurmanın muhtemel sebebi ise Thomas'ı istememen. Kaynaklarını bizimle paylaşmayacaksan tek taraflı bir çıkar ilişkisi istiyorsun demektir. Bu durumda bizi takımına aldıktan sonra öldürmen en mantıklı yol olurdu. " Marto ayağa kalkıyor. Yüzünde kibirli bir ifade var. Yaşlı adamın yüzünün sınırlı bir hâl aldığını görüyorum. Bu durumda ne yapacağız, onları evden zorla atacak mıyız?
"KATAKİ, EĞİL! " Nou'nun konuduyla son anda eğiliyorum ve sandalyemin yaslandığım kısmı paramparça oluyor. NOLUYOR LAN! Ki saldırısı dışında buna sebep olabilecek hiç bir şey yok. Ki'yi göremediğime göre ilk bana saldırmaları mantıklı. Ama nereden öğrendiler ki Ki'yi göremediğimi!? Birisi akıl mı okuyabiliyor acaba.. Sandalyeyi geriye itip aniden ayağa kalkıyorum ve her yerin savaş alanına dönmeye başladığına şahit oluyorum. Herkes ayağa kalkmış kavgaya hazır. Thomas'ı kucağında tedirginlikle tutan Meya ve Nou'nun koruduğu Kim Jinwoo dışında herkes. Umarım Marto'nun savaşamayacaklar için bir planı vardır.
"GRUP, ZAYIFLARI KORUYUN VE SAVAŞIN! " yayıyla Pell'i omzundan vurup kendisine savrulan bıçağı engelliyor Marto.
"AGH! " Pell oku çıkarıp masa ayağına yasladığı demir beyzbol sopasını alıyor. Gözü dönmüş, aşırı öfkeli. Şansıma gözüne ilk ben çarpıyorum. Hızla koşup sopasını kaldırıyor. Lanet olsun, kılıcımı kınından çıkarmayı denesem bile saldırı bana çarpar ve kaçabileceğim bir yer de yok! Gooru'yla yaptığımız savaştaki gibi silahını havada iki elimle kavrıyorum. Ellerime çarpan metal kemiklerime zarar verip etimi eziyor.
"hgggh... " sanırım daha fazla tutamayacağım. Samantha bir anda masadaki bıçağı Pell'in bacağına saplıyor. Fırsatı değerlendirip karnına yumruk atıyorum ve elindeki sopasını yere düşürüp dengesini kaybedince yumruğumla yere deviriyorum onu. Samantha'yla geriye kaçarken Nou'nun kılıçla bir kardeşin bacaklarını kestiğini ve havada güçlüce hissedip göremediğim Ki saldırısını kılıcıyla engellediğini görüyorum. Engelleyemiyor ve saldırı onu tutup masada sürükleyip üstümüze fırlatıyor. Yere devrilmeden tutup ayağa kaldırıyorum. Kırılan tabak parçaları kollarına saplanmış ama hâlâ savaşmak isteyen bir ruh hâlinde.
"İyi misin Nou? "
"Ih, iyiyim. Hâlâ devam edebilirim. " diyip kılıcını alarak bize doğru koşan başka bir kardeşe saldırıyor. Keşke onun kadar güçlü olabilseydim. İçimde savaşma isteği olsa bile sopanın bir çarpışı bile beni sakat bırakabilir. Yapabileceğim hiç bir şey yok gibi gözüküyor.
"SALDIRISININ ADI SIRT CANAVARI LV.4! " Samantha arkamda bağırıyor. Yeteneği başka kişilerin yeteneklerini öğrenmesini sağlıyor olmalı. İlk turda da kullanmıştı. Kim Jinwoo Hirito'yu yerde tekmeleyen adama Ki darbesi gönderiyor. Kendi Grubumun insanlarının Ki yeteneklerini görebiliyorum. Kaito hançerlerini Kim Jinwoo'nun saldırısını engelleyen adama savuruyor ve çarpışıyor. Peki ben ne yapıyorum? Benden yaşça küçük hatta engelli bir çocuk bile benden daha yararlı olabiliyor. Ah, keşke Ki görebilseydim. Kılıcım var, ancak savaş konusunda hâlâ yetersizim. Gooru masa üzerinde koşup yaşlı adamın üstüne atlıyor ama Ki yeteneği Gooru'yu masaya savuruyor.
"AHK!" hissettiğim Ki Gooru'ya doğru yaklaşıyor ama bir Küp tarafından bloklanıyor. Marto hem iki mutfak bıçağını savuran çocuğa karşı savaşıyor, hem yayını çekip doğru zamanda yaşlı adamı vurmaya çalışıyor, hem de Küp'leriyle kritik noktalarda defans yapıyor. LANET OLSUN! NEDEN BÖYLE APTALCA BİR DURUMDAYIM Kİ!? Ç-ÇOK GÜÇSÜZÜM.... Yumruklarımı sıkıyorum kendime kızarak. Ah Anne keşke beni evde bu kadar tutmasaydın. Tek bildiğim şey üst düzey bir üniversite dersleri bütünü. Samantha bu sefer de diğer kardeşlerin yeteneklerini okumaya çalışırken sürekli terliyor ve acı çekiyor. Çok fazla enerji harcayan bir yetenek olmalı. O da birisinin zihin okuyabildiğini fark etmiş olmalı.
"YETER" tüm kardeşler geriye çekilince Ki saldırısı uzun masanın iki yanındaki herkese çarpıp duvara itip bize savuruyor. Tekrardan iki tarafa ayrıldık. Kardeşlerden biri iki bacağını da kaybetti ve diğeri ise kan kaybından acı çekiyor. Bizden ise bir kişi bile fazla zarar görmedi. 7:57.
"Bu savaş fazla uzun sürdü. " ellerindeki kanı temizlerken bize bakıyor "bunu burada kullanmak istemiyordum ama başka seçeneğim yok. " Ki'nin yoğunlaştığını ve Samantha'nın dehşetle baktığını görüyorum. Kanı donmuş gibi bakıyor.
[Altıncı His yeteneği Seviye atladı. Lv.1 -> Lv.2]
Havanın yoğunlaştığını ve çok yoğun bir Ki'yle kaplandığını gözlerimle değil tüm vücudumla hissediyorum.
"HHHHRRRRRAAAAAGAGGGGGGGGGGJHHHHHHHHHH!!!!!!!!!! " Ki kuvvetle yere çarpıp zemini ikiye ayırıyor. Bizim olduğumuz tarafın zemini dışa doğru göçüyor.
"L-LANET! DİKKAT EDİN! " arkamızdaki duvar dayanamayıp çökünce eğimli zeminden biraz bile kaysam 10 metreden aşağı düşeceğimi fark ediyorum. Çorak toprakların üstüne yağan yağmur çok hızlı dökülüyor bulutlardan. Kayarken son anda bir kolona tutunup düşmüyorum. Lanet İhtiyar ne yapmış olabilir ki!
"THOMAS! " Meya elinden kayan Thomas'ın eğik yüzeyde aşağı kaydığını görüyor ve peşinden kayıp ona sarılıyor. İkisi birlikte düşmeye başlıyorlar. Tam sınırıa vardıklarında bir Küp onları yakalıyor.
"Thomas, tuttum seni Thomas. Güvendesin. " Küp zorlanmaya başlıyor. Ki'sinin azaldığını hissediyorum. Bu gidişle dayanamayabilir.
"Iıgghhhk... " Marto terler içinde kendisinden 2 metre uzaktaki küpün üstündeki iki kişiyi tutmaya çalışıyor.
"İ-iki kişi tutamıyorum..." kendisini zorladıkça elinin gevşediğini görüyorum. Aramızdaki en uzak kişi o olduğu için kimse onu tutamaz. Aynı anda iki küpü yönetebilir ama bir küp iki kişiyi birlikte tutamaz, o kadar güçlü değil.
"m-meya..... "
"Thomas! Yanındayım Thomas! " Meya telaşla Thomas'a sarılıyor. Sarıldıkça yağmurda ıslanıp mahvolmuş bandajların parçalanıp kopuk ve iltihap kapmış kolun gözüktüğünü görüyorum. İğrenç bir görüntü. Öyle bir yarayla hâlâ hayatta olması bile mucize.
"meya..." Thomas elleriyle Meya'yı kendinden uzaklaştırıyor.
"T-Thomas. Yapma, Düşeceksin! "
".......teşekkür ederim meya. " ve Thomas Meya'nın sırılsıklam ellerinin arasından kayıp aşağı düşüyor.
"THOMAAAAAAAAAAAAAAAASSS!!!!"
Bir insanın daha ölümüne şahit oluyorum. Ama bu diğer hepsinden farklı, bu bir ölüm değil. Bu bir feda...
[ZAMAN DOLDU! SAAT 8:00! İYİ ŞANSLAR ÖLÜMLÜ!]
Ve Meya için endişeleneceğim sırada Sınırları kaplayan duvarın üstünde oluşan Mor Kızıl Yarıkların oluştuğunu görüyorum. Yarıkların içindeki bir şey bize sarı parlak gözleriyle bakıyor ve dışarı çıkıyor. İşte şimdi sıçtık..